Bilgi Ve İlim Sahibinin Topluma Verecekleri
OĞUZ FEHMİ HAKVERDİ
İnsanlar sosyal yaşam içinde birbirlerine yardımcı olmak zorundadırlar. Bir arada yaşamanın ve sosyalleşmenin gereği de budur. İslamın şartlarından biri de bildiğimiz gibi zekat vermektir. Zekat vermenin şartları ve miktarı belirlenmiştir; durumu iyi olan , kazancı olan, durumu iyi olmayanlara yardım etmekle bu gorevi yerine getirmektedirler. Dinimizde belirtilen bu davranış insanların birlikte olmalarının, sosyalleşmelerinin bir nevi öncüsü olmuştur. Müşterek değerlerde birleşen toplumlar her zaman ilerlemişler , bu müşterek değerleri yakalayamayan toplumlar ilerlemeden nasibini alamamışlardır. Dinimiz de biz Müslümanları zekat adı altında bir müşterek sosyal değerde birleştirmiştir .
Şimdi sizlere ilim sahibinin, bilgi sahibinin, alimlerin de dinimizde belirtilen zekat dışında verecekleri ayrı bir zekatları, ayrı bir borçları daha vardır ki -bunu ben söylemiyorum - bütün ilim adamları ve alimler defalarca anlatmış ve yazmışlardır. Ben sadece hatırlatmaya çalışıyorum. Kendi sahasında bilgi sahibi olan , alim sayılan,ilim sahibi, akademisyen , din alimi gibi irfanlı kimseler kafalarındaki bilgileri bu dünyadan göçmeden önce yeni nesillere her fırsatta anlatmalı, yazmalı ve yeni nesillere bildiklerini her yoldan aktarmaya çalışmalıdır. İşte bu o kişinin , biliminin , bildiklerinin zekatı sayılır.
Mesala dini bilgisi geniş olan bir din alimi dini bir sohbet sırasında susmamalı, bildiklerini anlatmalıdır ki toplum doğru olan dini bilgileri almış olsun.
Her ilim ve bilgi sahibi kazandıkları bilgileri zamanında topluma aktarmaya özen göstermelidir, işte ilmin, bilimin zekatı da bu bilginin aktarımıdır.
İşte bu bilim ve ilim sahibinin zekatı dediğimiz bu bilgi aktarımı sayesinde yeni nesiller ilerlemede hızlı yol alacaklardır.
Saygılarımla.