Bir Garip Hikâye, Kürdün Dirisi… - HAMZA ATLI

Bir Garip Hikâye, Kürdün Dirisi…


Cemo Ağa, çilli gibi parlayan Mercedesine kuruldu,

"Diyarbekir gibi sıcak yav şu Bursa” dedi, dikiz aynasında kendine baktı…

Şoförü Nevzat’a,“Yavaş sür lo, Kürde çarpma. Dirisi para etmez amma ölüsüne güç yetmez haa” dedi.

Sırıttı...

Altın dişleri kan rengiydi, beş yüz korucunun canına denkti…

***

Toprak kızgındı. Amma bu kızgınlık “candarmanın” gazabına uğrama korkusunun  yanında Cennet-i Alâ'dan bir esinti gibiydi. Kafasını kayadan uzattı Bero köylü Rıfat…

"Ağam, kimse yok…” dedi…

“Önde üç kuzu, arkada iki Kürt bize doğru geliyorlar başçavuşum” dedi, İzmirli onbaşı Hasan…

Yakalanmışlardı...

Kuzular ilgisiz, Kürtler korkuluydu.

"Nereden geliyorlar, sor bakalım" dedi başçavuş emir erine…

Kürtçe cevaplandırdılar, bir kuzu gitti…

Ceddini sordular, Kürtçe cevaplandırdılar… İki kuzu daha candarmaların elinde kasaphanenin yolunu tutmuştu.

“Ne ben anlatabildim yangınımı, ne onlar sordular sol yanımı…” dedi, Kürt Rıfat.

Geldikleri yoldan, iki Kürt geri döndüler, cellatlarına başlarını eğmek için…

***

1930’lu yıllardı. Kürtçe konuşmanın vergiye bağlandığı günler.

Köylüler kuzularını şehirlerde birer vebalı gibi gizlice satmanın peşindeydiler.

Kolay mı, Kürtçe konuşulan her kelime beş kuruş ceza demekti… Bir kuzu elli kuruştu ve iki cümle bir kuzuya eşti.

Hikaye değil haa, gerçek bunlar… İnanmayanlar Fikret Başkaya’nın “Paradigmanın İflası” kitabında naklettiği ve bir dönem Erzincan Valiliği yapan Ali Kemali Bey’in hatıralarına baksınlar…

Kürtler o dönemleri sakın ola unutmasınlar.

Zilan’ı, Dersim’i, Mollayı  unuttular, bari bu utanç geçmişini, beyinlerinin küçük  bir lobunda saklasınlar.

***

Zıkkım bir miras gibi kullanılma, köşeye atılma illetinden kurtulmanın yoluna baksınlar diri Kürtler. Temenni değil,öneri benimkisi…

Bir Türk olarak değil, Celoi Kürdü olarak söylüyorum.

Kürtler hep ağalarından çektiler, şimdi ise baronlarına köle olma niyetiyle ölümlerine gidiyorlar habersizce…

***

Zilan’da neden ölenler hep kadın ve çocuklardı?

Yetişkinleriniz, ağalarınız neredeydi.

Daha Dersim mağaralarında çocuklarınızın kanı kurumamışken, arkasına cem olduğunuz elebaşılarınız, pirleriniz, şeyhleriniz, sizden aşırdığı umutlardan kazandığı mangırları, mebus olarak gittikleri Ankara’da, kenar mahalle batakhanesinde, şen kahkahalar ile dansöz Müberra’nın iki çatalının arasına taktığında  ölüme cem olarak gittiğinizi neden sorgulamadınız…

Halepçe’de, Hama’da neden pirlerin gözleri yaşarmadı. Hangi Barzan’ın kucağında, torununun ölüme gülüşü yansıdı objektiflere…

Onlar bu acıyı hiç yaşamadılar ki…

***

Etrafınızda ki coğrafyaya bakın,

Bırakın dillerini konuşma, yaşama özgürlüğü bile olmayan Kürt yığınlarını görmüyor musunuz?…

Yıllar boyunca zihinlerine “aykırılığı” aşılayan önderlerinin çocukları, bugün batı başkentlerinde saray yavrusu malikanelerde keyfi ala yaparken siz mağaralarda bağlılık yemini ediyorsunuz kendilerine…

Ölüyorsunuz, öldükçe semiriliyorsunuz…

Derdinizi sorsak hiçbiriniz söyleyecek ergenlikte bile değilsiniz. Özgürlük mü, insanca yaşama mı?

Bunlar isyan ettiğiniz bu coğrafyada yoksa, o halde dün Halepçe’den bugün Kobani’den neden yüz binlerce ırkdaş bu topraklara sığınıyor, “Beni alın yeter ki, öleceksem toprağınızda öleyim, cesedim huzur içinde çürüsün” diyor…

***

İsyan zamanınız geldi, geçiyor…

Baronlara, sahiplere, sığırtmaçlara artık yeter demenin vakti geldi.

Hakkari’de, Yüksekova’da, Van’da, Erciş’te… Kepengini kapattığınız her esnafın sessiz ahı arş’a yükseliyor.

Bağımsızlık mı asıl derdiniz, bakın İran’a, Suriye’ye, Irak’a...

En bağımsızlarınızın bölgesel anlamda nasıl köleleştiğini görün...

Bir adım atacaksanız kardeşlik adına atın...

Size yapılan yanlışı siz yapmayın...

(Hikâye alıntıdır, yorum şahsidir)

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
23Nis

Hortum Belediyeciliği!

19Nis

Hoşgeldin Sami Başkan!

15Nis

Bu Dünya Bu Kadar İşte!

09Nis

BİZİ ANCAK İSLAM PAKLAR!

29Mar

SOYLU BİR ÖFKE!