Malatya Türk Ocağında Aile Konuşuldu

PAYLAŞ

Bu haftaki sohbet programımızı da gerçekleştirdik. Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Yoğun bir katılımın olduğu programımız öncesinde adet olduğu üzere misafirlerimize kuru fasülye ikramımız oldu. Program öncesinde bir selamlama konuşması yapan Ocak Başkanımız Nadir Günata şunları söyledi:

"Herbirimizin bir ailesi var ama Türk Ocakları da büyük bir ailedir. Asırlık Ocağımız ancak bir aile olarak tarif edilebilir. Türk toplumu şuurlu bir şekilde aile olmaktan çıkarılıyor, şuursuz bir nesil yetiştiren toplum haline dönüşüyoruz. Toplumun en küçük birimi olan aileyi biz mukaddes bir değer olarak görüyoruz. Bu mukaddes değeri korumak kollamak mecburiyetindeyiz. Çünkü aileler milletimizi meydana getiriyor. Bu kutsal kurum ne yazık ki uzunca bir süredir saldırı altındadır. İlkokuldan üniversiteye kadar uzunca bir süreçte gençlerimize bir ideal bir amaç veremiyoruz toplum olarak. Bizler gibi STK’ların ahlaklı gençler yetiştirilmesi için çalışmaları gerekmektedir. Ailelerine sadakatla bağlı olmalarını sağlamamız gerekmektedir. Evet gençler önemli ama büyükler daha önemlidir bizler için. Çünkü büyük yapar küçük bakar diyebir atasözümüz vardır bizim. Kendi ailemize örnek olacak davranışlarda bulumadığımız zaman çocuklardan da birşey istemek anlamsızdır. Aileyi yaşatmaliyiz ki millet yaşasin,milleti yaşatmaliyiz ki devlet yaşasin".

Ocak Başkanımızın selamlama konuşmasının ardından PUSULA AİLEDİR, AİLE PUSULADIR başlıklı konşmasını yapmak üzere çok kıymetli hocamız İl Kültür Turizm Şube Müdürü Gülhan Haliloğlu mikrofona geçti.

Aslında her zaman gündemimizi meşgul eden ancak son dönemlerde kadın cinayetleri, televizyon programlarındaki Türk kültürüne ve ahlak anlayışına yakışmayan görüntülerle hedef tahtasına konulmuş bulunan AİLE kavramını konuşmak için davet ettiğimiz Gülhan Haliloğlu hocamız özetle şunları söyledi:

"Aile meselesi hem bilimsel, hem felsefi hem de metafizik boyutları olan bir meseledir. Aile kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Muhtaç olmak, fakir olmak, yoksul olmak anlamındadır. Yani aile olmanın temelinde birbirinin fakiri olmak, birbirinin ihtiyacını duymak, birbirinin yoksulu olmak vardır. Ben eşimin fakiriyim eşim benim fakirim. İkimiz çocuklamıza muhtacız, onların fakiriyiz, çocuklarımız bize muhtaç, bizlerin fakirleridir. Evlenen herkes eşine aslında şunu söylüyor: “Sen olmadan ben olamam, sen yoksan ben de yokum, sen varsan ben de varım”. Eşler birbirlerine bu bakış açısıyla bakmaktadır sağlıklı bir ailede.

Aile kelimesinin Türk kültüründe, bizim dünyamızdaki karşılığı Orhun Abidelerinde geçen BARK’tır. Evlenmek “barklanmaktır” bizde. Kendi dilimizden, kendi kültür dünyamızdan uzaklaştıkça anlam ve değer dünyamızdan da o nisbette uzaklaşıyoruz. Aile kelimesini kullanıyoruz ama bark’ı kullanan yok. Ben burada arap ailesini konuşamam. Burada Türk ailesini konuşacağım. Türk dediğim insanlar aileye “bark” derler, evlenmeye “barklanma” derler. Bark kelimesi mabet demektir kelime anlamı olarak. Kutsalı ifade eder. Mabedin sizin düşünce ve muhayelenizde karşılığı ne ise bilaistisna barkın da karşılığı odur. Bir insan mabede nasıl yaklaşıyorsa barka da yaklaşımı o şekildedir. Yani her aile bir Süleymaniye’dir, her aile bir Selimiye’dir, her aile bir Ulucami’dir. Bizde aileye yüklenilen anlam öyle sıradan bir anlam değildir.

Dünyada ne kadar millet varsa o kadar aile vardır. Ailesiz millet yoktur. Tüm milletler aileyi ciddi bir kurum, ciddi bir müessese olark görür, korur, kollar. Bizde de durum aynıdır tabii ki. İnsan olmadan aile olmaz. Mekan olmadan aile olmaz. Kanunlar, kurallar, töreler oladan aile olunmaz. Aileyi işte bu unsurlar meydana getirir. Öyleyse aile en temel müessese ve hayata atılan ilk adımdır.

Şimdi ailenin lafzi manasını geçelim. Çünkü Gazali der ki meselelere lafzi olarak yaklaşmak insanın ahmaklığına delalet eder. Ülkemiz bu açıdan çok verimlidir. Siyasete lafzi olarak yaklşan çoktur, dini meselelere lafzi olarak yaklaşan çoktur, aileye lafzi olarak yaklaşıp aile işte şudur budur diyen ahmak da çoktur.

Allah’a ortak koşan nasıl müşrik ise ailesine ortak koşan da müşriktir. Allah’a ortak koşan nasıl bir müşrikse devletine ortak koşan da müşriktir. Allah’a ortak koşan nasıl müşrikse milletine ortak koşan da müşriktir. Allah’a şirk koşan nasıl müşrikse bayrağına şirk koşan da müşriktir. Bütün mücadelemiz bu saydığım değerlere ortak koşmama mücadelesidir.

Aileye sadece biyolojik varlığı sürdürme zemininde bakamayız. İnsan sadece biyolojik bir varlık değildir. Aynı zamanda sosyolojik bir varlıktır, aynı zamanda psikolojik bir varlıktır, aynı zamanda antropolojik bir varlıktır.

Bir yozlaşma var günümüzde. Aslında her zaman da vardı. Akif ta 1938’de “şehir münafık, sokak sahtekar” diyor. Şehri ve sokağı kurtarmanın bir çaresi olmalı. Bu bir okumayla olur, bu bir anlamayla olur, bu bir idrak ile olur. Bugün olmuş namusu sadece kadının eteğine koyuyorlar, iffeti kadının boynuna asmışlar. İffet ve namus ne kadar kadın için gerekliyse bir o kadar da erkek için gereklidir. Kadının namusunu konuşuyoruz da erkekğin namusuzluğunu neden konuşmuyoruz? Kadını iffet konusunda yargılıyoruz da iffetsiz erkeği neden konuşmuyoruz? Aile hem kültürümüzde bir bütündür hem de dinimizde bir bütündür, ayıramazsınız. Ailede ayıramadığınız gibi millet hayatında da ayıramazsınız, devlet hayatında da ayıramazsınız. Hakan ile hatununun arasını ayırdığınız anda devlet çöker. Kadın ile erkeğin arasına örülen bir duvar milleti perişan eder. Ettiler de maalsef.

Kayınbaba deriz, kayınana deriz. Nereden geliyor bu kelimeler? Kayın ormanından, kayın nehrinden gelir bu kelimeler. Rüzgarın şiddeti ne kadar yüksek olursa olsun saga sola sallanan ama yıkılmayan ormanın adıdır kayın ormanı. Hiçbir şartta susuz kalmayan, delicoş akan nehrin adıdır kayın nehri. Bizim ailemizin adı da kayın ailesidir. Bir Türk aileye tutunmaz, yer tutar.

Göktürk yazıtlarında kız kelimesinin karşılığı olarak pahalı kelimesi geçer. Ailenin en pahalı ferdi kız çocuğudur yani kadındır. Siz pahalı olan bir şeye nasıl davranırsınız? Daha titizlik gösterir, daha öncelikli tutar, daha muhafaza ederiz. Onun güvenliğini daha çok düşünür. Yolda yürürken kadın daima sağdadır. Türk töresinde kadının yeri sağdadır. Tanrı dağlarının en yüksek tepesinin adı Kadın Tepedir. Çünkü kadın pahalıdır, en değerlidir.

Bir diğer konu da kader konusu. “Yahu oldu işte kaderde bu varmış” sözünü çok işitiyoruz, aile işini kadere yüklüyorlar. Kader varsa sorumluluk yoktur. Sorumluluk varsa kader yoktur. Kader bir hesabı, bir muhakemeyi, bir miktarı, bir ölçüyü ifade eden kavramdır. İradenin olmadığı yerde şunu bunu sebep göstermek, şunun bunun sebebiyle ben ayrıldım, huzursuzluk yaşıyorum demek boşboğazlıktır. İmam Maturidi de iradenin olmadığı yerde sebepleri konuşmak boşboğazlıktır der. Biz bir irade ile aile olabiliriz, bir irade ile milletiz ve bir irade ile devletiz. O iradeyi koruyarak aile yaşantımızı, milletli hayatımızı, devletli varlığımızı sürdürebiliriz. O iradeden vazgeçirmek için işte ilk adımdan başlıyorlar, aileyi ifsat etmeye çalışıyorlar. Kuranı Kerim’e göre nesil ve vatan savaş sebebidir. Aile neslin ilk medresesi, ilk mektebi, ilk üniversitesidir. Bu ilk olanı devre dışı ettiğiniz zaman sonrakiler fonksiyonsuz kalır.

Ailenin yıkımı devletin yıkımı, devletin yıkımı da ailenin yıkımıdır.

Aile bir gemidir bu geminin batmasına müsade etmemeliyiz, bu gemini batırılışını seyretmemeliyiz.

Dünya ailesi için yaşasın Türk ailesi."

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN