İBRAHİM YILDIZ

Mutlu Yuva Temennisi...

İBRAHİM YILDIZ

Sevgili dostlar

İster erkek olsun, isterseniz kadın. Hepimizin değişik hayalleri vardır. İyi ve güzel olan her şeyle mutlu oluruz. Bazılarımız güzel bir kızla, bazılarımız ise yakışıklı bir erkek ile evlenme hayali kurarız. Zengin bir eş arama hayali kurduğumuz gibi, kültürlü ve kariyer sahibi birilerini de hayal edebiliriz. Sevdiğim olsun varsın gariban olsun derken, dengimde olsun, mesleğime uygun biri olsun da diyebilirsiniz. Kiminiz eğitimle mücadele ederken, kiminiz de doğum yapmayı hayal edebilirsiniz. Severek evlenenleriniz olduğu gibi, görücü usulüyle de tanışıp evlenmek isteyebilirsiniz. Ancak ortak noktamız, hepimiz mutlu bir yuva kurmak isteriz.

Burada aklıma gelen güzel bir atasözünü müsaadenizle sizlerle paylaşayım: ‘’Yuvayı dişi kuş yapar.’’ diye. Atasözünün anlamını ele alacak olursak: Bir evin oluşumunu, direncini, gelişmesini ve refahını kadın sağlar. Çünkü kadınlar evinden sorumlu, çocuklarından, kocasından mükelleftir. Yuvasını genellikle yapan kadındır. Görüldüğü üzere burada kadın önemli bir faktör.  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, bir sözünde diyor ki: ‘’Yeryüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir.’’ Ne büyük ne güzel bir söz olduğu açık yüreklilikle söylenmiştir. Mutlu bir yuva kurabilmek için mutlaka ana-baba görüşüne yer verilmelidir. Hz. Mevlâna bir sözünde: ‘’Gençlerin aynada göremediklerini, ana-babalar tozlu tuğlada görürler.’’ demiştir. Her madenin erime derecesi vardır! İnsanı bir maden olarak tanımlarsak, bu madenin erime derecesi de güler yüzle tatlı dildir. Güler yüzle tatlı dil karşısında erimeyecek insan yoktur. Sadece direnç zamanları değişebilir.

Hatta tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır derler. Şımartır mıyım diye korkmayın, eşinize her fırsatta teşekkür edin. Özür dilemeyi bilin, özrü alışkanlık haline getirmeyiniz.  Derviş çölde namaz kılıyordu. Önünden kim olduğunu bilmediği biri geçti O geçen Mecnun’du. Derviş bu duruma kızarak namazını çabuklaştırdı, peşinden koşup kim olduğunu bilmediği Mecnun’un yakasına yapıştı ve: ‘’Ben Mevla’ya aşık bir dervişim. Rabbimin huzurunda namaz kılıyordum, sen nasıl benim önümden geçersin?’’ dedi. Mecnun: ‘’Anlamadım, bir daha söyler misin?’’ diye Derviş’e sözünü tekrarlattı. Sonra dedi ki: ‘’Vallahi ben seni bilmem ama ben Leyla’ya aşığım. Etrafta Leyla’dan başkasını görmüyorum. Sen Mevla’ya aşıksan, benim geçtiğimi nasıl gördün?’’ dedi. Sizlerin de Mecnun misali size âşık olan, etrafta sizden başkasını görmeyen Mecnun temennisiyle!...

Dilerseniz biraz da tarihten bahsedelim. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın başlangıcıdır 8 Mart 1857. Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için 40000 kişinin greve başladığı gündür. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine de 10000’in üzerinde kişi katılmıştır. 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2.Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikasında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın ‘’İnternationaler Frauentag’’ (İnternational Womens Day – Dünya Kadınlar günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

8 Mart Dünya Kadınlar günü olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin ilk yıllarda belli bir tarih belirlememişti. Fakat her zaman İlkbaharda anılıyordu. 8 Mart olarak belirlenişi 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3.Uluslararası Kadınlar Konferansında (3. Enternasyonal Komünist Partisi Toplantısı) gerçekleşti. Adı da ‘’Dünya Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak belirlendi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletlerin sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında ‘’Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve büyük bir çoğunluğun katılımıyla kutlandı. Kapalı yerleşim alanlarından açık mekanlara, hatta sokaklara taşındı. ‘’Birleşmiş Milletler Kadınlar 10 Yılı’’ programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında ‘’Türkiye 1975 Kadın Yılı’’ kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı.1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ kutlanmaya devam ediliyor. Sevgili kadınlarımız, kızlarımız, eşlerimiz, analarımız, bacılarımız, halalarımız, teyzelerimiz, bayan arkadaşlarımız sizlerle gurur duyuyorum. Sizler eli öpülesi insanlar olarak bizim baş tacımızsınız. Sizlere minnettarım. Aslında her gün kutlanması gereken, dünyada her yıl 8 Mart’ta kutlanan ‘’Dünya Kadınlar Günü’nüzü’’ gönülden kutluyorum. Tacizden, tecavüzden, şiddetten ve kadın cinayetlerinden uzak, insanca yaşayabileceğimiz bir ortam temenni ediyorum. Sevgi dolu sağlıklı mutlu bir yuvanız olsun istiyorum.

Yine Milletçe yüreğimiz yandı. Suriye’nin İdlib bölgesinde rejim güçlerinin yaptığı hain ve kalleş saldırıda şehit olan yiğitlerimiz ve yaralanan gazilerimiz mevcuttur. Rabbim Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar versin. Bizler Yüce Türk Milleti olarak bir ölür, bin diriliriz. Başımız sağ olsun. Hepinize selam, sevgi ve saygılarımla!...

Yazarın Diğer Yazıları