Kaftanın Üstüne Aba Giyinmek
ESRA AKSOY
Ben arif değilim, ilahiyat okumadım, bir hatam ya da yanlışım varsa şimdiden affedin…
Yaşadığım yıllar boyunca gözlemlerime dayanarak bu yazıyı yazmak istedim ki ilim öncelikle
etrafımızdadır, görmek isteyene.
Yüce Rabbim her yarattığına bir hikmet bir sır gizlemiştir ve öncelikle bir sebep için onu o şekilde
yaratmıştır muhakkak. Bizlere düşen bakmak, görmek, düşünmek ve bilmektir; aklımız yettiğince bu
yaratılışta ki sırrı, ilmi öğrenmektir.
Rabbim bizleri neden topraktan yarattı: öncelikle bunu düşünmek gerek, toprakta ki hikmet neydi?
Birçok sebebi vardı bizlerin bildiği veya bilmeye güç yetiremediği… Ama aslında bizlerin özümüz olan
toprak gibi olmamız gerekirliğiydi ki en başta, insan olmadan, kul olmadan önce. Toprak olmalıydık;
toprak gibi özümsemeliydik. Peki, toprak nasıldır? Toprak alçakgönüllü, sırlıdır, güçlü, dayanıklı,
sabırlıdır. Toprağı ayaklarız, ezeriz, o yarılıp bizleri içine almaktansa bize yol olur. Onu kazar mezar
açar ölülerimizi koyarız, ceset çürümeye başlar lakin toprak o cesedin kokusunu bize duyurmaz onu
saklar halini bize göstermez. Toprak hiçbir zaman kabarmaz “emir verilmedikçe” ben neden ayaklar
altında alçaktayım demez. Toprağı eşeler ekin ekeriz bize aş verir. Toprağa tohum ekeriz bize fidan
verir. Toprağı ateşe atarız bize kap verir. Yoğurur şekil veririz bize rızık verir. Toprağı harlı ateşte
şekillendirir cam yaparız. Toprak her şekilde bize fayda verir ve asla böbürlenmez “ben” demez.
Toprak olmalıyız evvela toprak gibi olmalıyız işte. Sınandıkça fayda vermeli aynı zamanda alçak
gönüllü olup: “ben” dememeliyiz.
Lakin şimdiki zamanda bunu unutuyoruz, an kovalıyoruz “ben” demek için özümüz toprak değil de
“ateşmiş” gibi davranıyoruz. Toprak olmayı başaramadan insanız diyoruz. Peki, insanın hikmeti nedir?
İnsan halifedir yeryüzünde, burada nizamı, adaleti, düzeni, korumakla yaymakla Allah’ın sözlerini
yaşatmakla yükümlüdür. O sözlere göre yaşamakla vazifelidir aslında. Fakat bizler o sözlere göre
yaşamak yerine o sözleri kendi yaşamımıza göre yorumlar olduk. Diğerlerinden hiç bahsetmeme bile
gerek yok ki durumlar ortada… Nitekim bunlara rağmen birde âlim olmaya yön vermeye başladık.
Cehalette akıl verir olduk en önemlisi de bu akıllı verirken de mütevazı görünmeye çalışarak özünde
kibir büyütür olduk. Yani kaftanın özerine aba giyinip bir de dervişlik tasladık buna da modern yaşama
göre dervişlik adını koyduk.
Bizler ne özümüz olan toprak olmayı başarabildik ne de ondan sonrakileri. Bizler kibirle yaptıklarımızı
birde insanların gözüne sokmak için göstere göstere yapar olduk, yaptıklarımızla da gurur duyduk.
Kibri, gösterişi, isyanı, öfkeyi yaşamın birer gerekçesi kıldık. Az bildiklerimizi yeterli bulup,
bilmediklerimizi de uydurur olduk. Bizler özümüzü ve ne olmamız gerektiğini çoktan unuttuk.
Geriye dönüp o şekilde yaşama gayreti içine girmeyi ise hiç gerekli görmedik çünkü bizler çoktan
kaftanın üzerine abayı giyinmiştik bir kere.