2017’den 2018’e VATAN! - AYŞE ECE BUDAN

2017’den 2018’e VATAN!


Dünyada değişen uluslararası dengeler, ülkemizin iç ve dış siyasetini önemli ölçüde şekillendirdi. Ekonomik, politik ve sosyal hamleler adeta bir beka mücadelesi haline büründü.

Yeni anayasa ve sistem değişikliği birçok değişimin de habercisi niteliğindeydi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalıydı, en kibar tabirle haince ve namussuzca planlanan bir darbe girişiminin ardından, devletin bütün kurumlarına sızmış bir yapının etkisinden kurtulmak için dün ile bugünümüzün aynı olamayacağı, gelişmekten, çalışmaktan ve dik durmaktan başka çaremizin olmadığı günleri yaşadık.

Önce terörle mücadelede gerekli adımlar atıldı. Sayın cumhurbaşkanımızın deyimiyle alfabede harf bırakmazcasına dört koldan ülkemize saldıran pyd, pkk, ypg, daeş, dhkpc, fetö vb. terör örgütleri başarılı operasyonlar sonrasında birer birer etkisiz hale getirildi ve getirilecek. Gerektiğinde Suriye ye gerektiğinde Irağa girildi. Buradaki en önemli husus önce Allah’ın izni ve yardımı sonra kendi irademizle üzerimizde oynanan oyunlara ciddi refleksler göstermemizdir. Bize parasıyla satılmayan silahların düşmanlarımızın elinde bulunduğu, milyarlarca dolar para akıtılıp bölgenin yeniden dizayn edildiği ve bunun için uluslar arası baskı koalisyonun oluştuğu bir dönemde bu operasyonları yapmak inanın her zamankinden çok daha zordur.

 Uzun zaman sonra ; ‘’ülkemizde dış mihraklar oyun oynuyor, bizde bunlara güç yetiremiyoruz’’ klişesinin artık kökünden kazınacağı bir dönem başladı. Uluslar arası siyasette, ilişkilere ve diplomasiye olağanca kuvvetimizle eklemlenip; Kuzey Irakta ki sözde bağımsızlık oyununa karşı tek bir mermi atmadan son derece önemli bir başarı elde ettik, ayrıca Katar da hiç kimsenin beklemediği hamlelerle şartları tamamen lehimize çevirdiğimiz ve pozisyonumuzu ‘otorite’ olarak güncellediğimiz milli politikalar ürettik. Son günlerde ise Kudüs meselesinde attığımız adımlarla, meydan okumalarımıza bir yenisi daha eklendi ve bir başka oyunu daha Allahın izniyle bozmak için kolları sıvadık. İşin ilginç ve üzücü tarafı şu ki; maalesef bizim bu hamlelerimizi sindiremeyen üst akılların yanında bir takım İslam ülkelerinin liderlerinin de politik aksiyonlarımızı sindirememesidir.

Yaptığımız bu hamleler tüm İslam ülkeleri için bir esin kaynağı ve emsal teşkil eder oldu. Acaba başarabilir miyiz? Artık yeter diyebilir miyiz? Birlik olabilir miyiz? Gibi sualler tüm İslam coğrafyasında önümüzde ki yılların en önemli gündem maddesi ve tartışması haline gelecektir.

Yarı periferi olan ekonomimizi bağımsızlaştırma hamleleri yapıldı ve faydaları görülmeye başlandı. Örnek olarak yerli üretim olan SİHA’ların terörle mücadelede ki katkısı; yerli üretim, yerli endüstri ve yerli teknoloji politikalarının geliştirilmesi noktasında hayati önem taşıdığını ispatlar nitelikteydi.

 Yerli otomobil müjdesiyle milli üretim modellerinin ivme kazanacağı ve hedef haline geleceği bir dönemin başladığını da işaret eden gelişmelere şahit olundu. Ayrıca kendi para birimlerimizle ithalat ve ihracat yapıp, kur baskısından kurtulmak için Rusya ve İran’la bazı anlaşmalar yaptık.

Sırf bize kızarlar diye Rusya’dan S400 füzelerini almaktan vazgeçmeyip çok önemli enerji ve ticaret anlaşmaları yaptık. Nato da ki varlığımızı da ret etmeyerek ‘’göçmen krizi’’ gibi olaylarda aktif bir konum alarak uzun zaman sonra sadece kendi çıkarlarımıza göre denge politikası kurduk.

Batı Avrupa da ki seçimlerde; adeta Sn. cumhurbaşkanımızı kötüleme yarışına giren, daeş üzerinden İslama hakareti meşru kılıp Tayyip Erdoğan ve Türkiye’yi  bir iç siyaset meselesi haline getiren ve islamofobi’nin hızla yayılmasına neden olan liderlerin kara kampanyaları; uluslar arası kredi derecelendirme kurumlarının Türkiye ekonomisini itibarsızlaştırmak  amacıyla ‘komik’ büyüme tahminleri ve  kredi notunun düşürüldüğü açıklamaları, faiz lobisinin hamleleri  ve ‘’Türkiye’de terör var’’ algısının yaratılıp, turizmi ve yabancı yatırımı engelleme çabaları eşliğinde, şükürler olsun ki ülkemiz yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,3, ikinci çeyreğinde yüzde 5,4 ve üçüncü çeyreğinde yüzde 11,1 oranında büyüme performansı yakalamıştır. Ayrıca turizm sektöründe bir önce ki yıla göre yüzde 30 oranında büyüme sağlayarak tüm olumsuz koşullara rağmen BM Dünya Turizm Örgütü genel sekreterinin deyimiyle Türkiye için ‘’inanılmaz’’ bir yıl olmuştur.

Şunu itiraf etmeliyim ki ülkemiz şuan da bir çiçek bahçesi değil, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak bağımsızlaşması ve güçlenmesi için daha kat etmesi gereken çok yol var. Fakat saydığım sayamadığım tüm olumsuz koşullar altında, ihanet ve sadakatin savaştığı, milli ve gayrı milli duruşların çekiştiği, ülkesini, inancını, değerlerini okyanus ötesindeki şarlatana satanlarla hesaplaşıldığı, at izinin; it izine karıştığı bu günlerde hala bir şeyleri başarıp dik durmanın da takdire şayan bir durum olduğu itiraf edilmelidir.               

Sevgili kardeşlerim, yazımın üst başlığında 2017’den 2018’e Türkiye yerine bilinçli olarak 2017’den 2018’e ‘’VATAN’’ ibaresini kullandım.  Ülkece öyle bir süreçten geçmekteyiz ki, aldığımız her nefeste iliklerimize kadar ÖNCE VATAN bilinci işlemeli. Bunu da ancak birlik beraberlik duygularıyla okuyarak, çalışarak ve üreterek sağlayabiliriz. Bize bu vatan altın tepside sunulmadı, üzerimize oynan oyunları tek tek bertaraf edebiliriz. Bu yüzdendir ki, yeni yılda tek dileğim de, tek dediğim de ÖNCE VATAN olacaktır.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
20Ara

2017’den 2018’e VATAN!

31Mar

Ben Değil, Bizler Varız Dedik