Ölüm geldiğinde mal gider, mülk gider, eş gider, dost gider ama iman kabre bizimle beraber gider. Ben, insanlara olan güvenimi, en sevdiklerim canımı yaktığında kaybettim, dostum. Sadaka vermek çok önemli ve anlamı da büyüktür. Sadaka vermek için paran olması şart değildir. Kalbini kıran insanlara hala selam verebiliyorsan, işte bu da en büyük sadakadır, bu, ruhun sadakasıdır.
Âşık der ki, “Dostunu görmek istersen, oğul, iyi dinle ve etrafına iyi bak. Darda gör, zorda gör, kavga da gör dostunu. Hele bir de menfaatine dokun da, o zaman gör derlermiş.” Her şey kırılmadan lazımdır, unutmayınız; kalp kör olduktan sonra, gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur, olamaz da. Sen yeter ki elinden geleni yap, gerisine Allah’a ve zamana bak, neler olacağını göreceksiniz.
Kalbi güzel olan insanlar her zaman kazanır, asla kaybetmez. Güzel ve dürüst insanlar her zaman kazanır ve yoluna bakarlar. Gittikleri yol doğru yol olduğu için, başarıyı er ya da geç bulurlar. Zaman kime neyi gösterir bilmiyorum ama bana en yakınlarımın gerçek yüzlerini gösterdiler. Hiç kimse görüldüğü gibi değildir. Öyle insanlar gördüm ki, her taraflarından yalanlar dökülüyor. Bunların sonu, duvar dipleridir.
Bazılarına yazacak çok sözüm var ama kelimelere kıyamıyorum. Öyle insanlar var ki, her tarafları yalan dolanla doludur. Öyle insanlar var ki, dilenci haline gelmişler ve Allah korkusu kalmamış. Bu insanlara yazmak fayda etmez. Allah yolunu unutmuş ve dini kullananlardan ne beklersiniz ki? Öyle insanlar gördüm ki, gelen gidene hep yalan söylerler. Zavallı insanlar…
“Sen hep iyi ol, gerisini Allah’a bırak,” derlermiş. Bizler her zaman doğru yoldayız; doğru yol bizim kırmızı çizgimizdir. Ne kimsenin sahte yüzüne, ne de sahte sevgisine ihtiyacımız var. Kalbi çamur olanın yüzü altın olsa ne yazar? Önce insan olmalısınız. Sen her zaman iyilik yaparsın ama onlar hep sana kötülük yaparlar. Hiçbir süs, edep kadar güzel değildir. Edep bilmeyenden hiçbir şey beklenmez.
Ey felek, nasıl yazdın bu yazıyı? Hiç mi elin titremedi? Kaderim yazmaya kalem buldun, silmeye niye unuttun? Kader derim. Felek, gözün kör olsun ki, neden yazdın beni? Yazma beni, yazılacak çok kişi ve kişiler var, unutma. Unut beni, onları unutma, her zaman yaz onları. Hani derler ki, dürüst insanların fazla arkadaşı, dostu olmaz, çünkü yalakalık yapmayı bilmezler.
Şair der ki, “Huzurumu bozacak, zamanım ve çalacak, ve yine beni yarı yolda bırakacak her türlü insanlardan uzak tut, ben Allah’ım.” Süslüye, püslüye fazla güvenmeyiniz, iç nasıldır, bilirsiniz. Dini kullanarak yalan söyleyeni süslülerden uzak durunuz. Hani derler ki, “İnsan gördüm, çok insan gördüm, üzerinde elbise gördüm; ne yazık ki içi bomboştur.” Bu insanların cilalarına fazla kanmayınız.
Öyle insanlar gördüm ki, her gün bir elbise değişiyor, değişen bu elbiseler ise çok da kaliteliymiş, öyle diyorlar, öyle dediler. Hiçbiriniz sordunuz mu, siz ve sizler bu elbiseleri nasıl aldınız, size nereden geldi diye soran var mı? Çünkü soframıza ucu gelip size de dokunur. Bazen uzaklara gitmek istedim ama dostlarım yalnız kaldı. Allah, güzel dostlarımızın eksiklerini vermesin.
Gideyim diye çok çalıştım, ne yazık ki güzel dostlarımızı kırmadan gidemedim. Meydanı çakallara bırakma dediler, meydanı yalancılara ve dedikoduculara bırakma dediler. Bırakın beni, gidelim dediler, ama yine olmadı, bırakmıyorlar, güzel dostlarımız. Ne kadar uzakta olursam olayım, siz hep kalbimdesiniz, güzel dostlarımız. Allah, güzel dostlarımızın noksanlığını vermesin inşallah.