PERİHAN SEVER DİRİCAN

Dertkovan Bebekleri

PERİHAN SEVER DİRİCAN

Biz insanlar darda kaldığımızda; sığınacak manevi bir kapı, sıcak bir kucak ve gücüne inandığımız nesnelere başvururuz. Tekkeler, yatırlar, kurdeleler, boncuklar, kurşunlar  ve daha niceleri hep bunun için hayatımızda önem kazanmıştır.. Heyecanla sarılırız onlara, umutla bekleriz.  Aslında bu yaptığımız bizim ne kadar aciz, masum, çaresiz olduğumuzu gösterse de bir nebze olsun içimizi rahatlatıyorsa neden olmasın ki? Hele de içinde bulunduğumuz hayatın acımasızlığında ufak bir gülümseme için bir ağaca değil bütün bir ormana çaput bağlansa, bütün vücut nazar boncuğuyla kaplansa, Hızır'ı her an her dakika beklesek yeğdir.

Pandemi başladı başlayalı, evlerde hapis olayı, evdekilerin sorunları, dış çevreden soyutlanışımız, iş bulamama, işten çıkarılma korkusu, ekonomik çöküntü… ruhsal dengemizi iyice alt üst etti.  Düşüncelerimiz dolap beygiri gibi aynı konular üzerinde dönüp duruyor. Huzursuz, tedirgin, yarın için kaygılıyız. Etmediğimiz dua, saymadığımız koyun ve yapmadığımız egzersiz kalmasa da uyuyamıyoruz.

Ben bu dönemi kalemimle, defterimle atlatmaya çalışıyorum. Kimseye anlatamayacağım sırları, dertleri, kederleri kalemle içimden alıp o beyaz deftere aktarıyorum. “Ben ağlayacağıma o ağlasın” misali...

Bir arkadaşım secdeden başını kaldırmıyor, boynunda cevşen, muska, elinde Kur’an, her gün bir tekke kapısında, ondan medet umuyor.

Bir arkadaşım hayatını fallara göre düzenlemiş, elinden tarot düşmüyor.

Bir arkadaşım kötülükleri evinden kovmak için devamlı tütsü yakıyor, Kapısında üzerlik, yatağının başında sarımsak asılı.

Bir diğeri “dertkovan” bebekleri almış, yatağının başı bunlarla dolu. (Dertkovan bebeği,  bir parmağın ucu kadar küçük, kağıt ya da kumaştan yapılan bebekler. Eğer kişinin bir sorunu ya da endişesi varsa, gece yatmadan önce yastığının altına"quitapenas" yani “dertkovan” bebeklerden koyarsa; bu bebekler kişinin tüm derdini, tasasını alır ve uzaklara götürürmüş. Kişi sabaha zinde uyanırmış.)

Bütün bunlar ilginç değil mi? Yapılanların pek akıl kârı olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak böyle mutlu oluyor,  böyle kendimizi güvende hissediyorsak, yüreğimize bir nebze ümit düşüyorsa  yapalım bunları, ne kaybederiz? Her şey inanmaktan geçiyor. Ne kadar inanırsak o şeye, ona kadar sahibiz.

Tabii ki bütün bunlar derdimize çare olmayacak ancak yüreğimizin serinlediğini hissedeceğiz. Şu içinde bulunduğumuz durum içinde buna ulaşabilmek bile çok güzel

Dua, kalem, bebek…  Maksat dert dökmek, içinin boşalması, hafiflemek… Karar sizin

Yine de unutmayalım bir insanın en güvenli sığınağı kendisidir. Önce kendimizi tanımak, sonrada olumsuzluklar karşısında “Ben ne yapabilirim?” diye kendimize sormak ve sorunların üstüne eğilmek gerekir.

 Güzel Günlerde Buluşmak Dileğiyle.

Yazarın Diğer Yazıları