Eğitimde Kaybettiğimiz Değerlerimiz (2) - METİN AKGÜN

Eğitimde Kaybettiğimiz Değerlerimiz (2)


Eğitimde Kaybettiğimiz Değerlerimiz (1) yazımızla;

“Dosdoğru ol” (Hud Suresi/112) emrinin yaşamın ana ekseni olması gerektiğine dikkat çekmiş

“Dosdoğru olmanın” çocuklarımıza kazandırmamız gereken öncelikli değer ve temel kriter olduğuna değinmiştik…

Bizim jenerasyonun okuduğu andımızın; “Türküm, Doğruyum” diye başlamasındaki (Hud Suresi/112 ile yakınlığının) tevafukun erdemli insan olma sürecinin DOĞRU olmakla başladığı hususuna işaret ettiğini düşünürken, andımızın devamında yer alan değerleri de kaybeden bir neslin yetiştiğinin şahidi olarak, zaman içerisinde bu değerlerden bilerek veya bilmeyerek uzak kalışımızın/ihmal edişimizin bedelini mi ödüyoruz diyerek, nefsimizi sorgulamıştık…

Toplumsal uzlaşmayı temel aldığımız bu yazımızda;

Toplumu tanımlayan “ilişkiler bütünü” kavramı insanların iletişimine vurgu yapan bir öze sahiptir. Bu ilişkilerin temel hedefi huzurlu bir toplum yapısı olup, merkezinde de  “Toplumsal Uzlaşma” vardır.

Toplumsal uzlaşmanın gerçekleşmesi için;  

Küçüklerin korunduğu, ebeveynlerin gönül huzuru içerisinde çalışma hayatına katkı sağladıkları ve büyüklerin hak ettikleri saygıyı gördükleri, onların rencide olmadıkları, deneyimleri ile küçüklere ve yeni yetişkinlere danışmanlık yaptıkları kısaca “Küçükler ile Büyüklerin”  denge unsuru olduğunu düşünüyoruz…

Bu masum düşüncemiz ile dışarıda yaşanan dünya arasındaki çelişkiler ürkütüyor insanı.

Günümüzde ulusal ve yerel yayın yapan, görsel ve yazılı medyaya yansıyan haberlerden ilk akla gelenleri hatırladığımızda;

Ezilme tehlikesi yaşayan ve refleks tepki olarak da kendisine ezme tehlikesini yaşatan arabaya tüküren minik çocuğun uğradığı, trafik kurallarına uymayan o yetişkinin, o minik çocuğa uyguladığı şiddet…
YOUTUBE da “Çocuğa öldüresiye dayak kamerada” başlığıyla yetişkin, orta yaşta bir kadının, minik yavruya dayak atma görüntüleri…
Şiddete uğrayan, onlarca küçüğün maruz kaldığı insanlık dışı artan muameleler…
Çocuk istismarı, aile içi sapık ve iğrenç davranışlar…
Çocukların sırtından para kazanmaya evrilen yetişkin davranışları…
Ve Pedofili vakalarında yaşanan hızlı artış… vb. haberler…
Bu haberlerin yoğununa bakarsak; “Küçüklerimizin Korunduğu, Büyüklerimizin Sayıldığı” söylenebilir mi?

Dünün mağdurları olan çocukların, eğitimlerindeki eksikliklerimiz, bugünün yetişkini olanların yanlışlarını başlatan değişken değil mi?

Büyüklerimize saygıyı da yitirdik, nefsin tatmini ekseninde yetiştirilen ve bu yönde yaşayan bir nesil, nefsin ve hormonlarının tatmini ekseninde, öz babasını dahi öldürmeye varan haberler yanı sıra, YOUTUBE izleyici sayısını artırmak gibi manasız bir amaçla, anneannesinin başında yumurta kıran bir nesle ne ara dönüştük…

“Küçüklerimizi koruma”, “Büyüklerimi Sayma” hedefimizin, bu yönde eğitim vermek yerine, ezber odaklı, salt bilgiye yönelişimizin bedeli ağır oluyor…

Farkında olmadan ‘Eğitimde Doğru Modeli’ kaybettik. Çocuklarımız, aldıkları temel eğitim sürecinde bizi biz kılan değerleri dahi, ezber bilgi formunda almaktalar…

‘Bizi Biz Kılan Bu Değer’ nasıl yaşanır noktasında, hayatla ilişkilendirmeden öğrenmeye başladık ve bu değerlerimizden hızla uzaklaştık…

Bu uzaklaşmalarımız nedeniyle değerleriyle yaşamayan bir nesil yetiştirdik ve devam ediyoruz…

Çıkar odaklı, az bir dünyalık için, milli ve manevi menfaatleri bir anda silen, kendisine koruması, sahip olması için bırakılan emaneti veya görevi ekseninde, aynı ortak amaçla emanet edilen beytülmali koruması gerekirken, güveni istismar eden, kendi çıkarı yönünde düşünmeden harcayanları, dağıtanları düşünürsek…

Boşa akan musluğu kapatmak hassasiyetinden hızla uzaklaşan…

Vatan, millet, bayrak kutsallarımızı, istiklal ve istikbal kavramlarının mana derinliğini unutan, Yurdumuzu, Milletimizi Özümüzden çok sevmeyi önemsemeyen…

Bu hızlı değişim ve dönüşümü yaşayan, istikbalimizin teminatı olan neslimizin halini düşününce;

Küresel eşkıyaların hedefinde olduğumuzun farkındalığı içerisinde, istikbal ve istiklalimize dönük, olası zararları bertaraf etmek zorunda olan yetkili/sorumlu olan “Yetişkinlerin”;

Söz, söylem ve eylemleri, Kohlberg’in Törel/Ahlaki gelişim taksonomisi dahilinde, yaşanan toplumsal dejenerasyon ile birlikte irdelenmeli… 

İkbal ve çıkar eksenli, söz-söylem ve eylemlere odaklı bireylerin/yetişkinlerin, sayısal artışındaki sebepler, ikbal ve çıkar eksenli davranışlara yönelen bireylerin/yetişkinlerin,  Kohlberg’in Törel/Ahlaki gelişim taksonomisinin hangi “Gelişim Evresinde” olunduğu toplumsal problem olarak ele alınmalıdır… 

Bu törel gelişimde yaşanan eksikliğin sebepleri ve çözümü üzerinde ciddi araştırmalar yapılarak tez elden önlemler alınmalıdır...

Eğitim sürecinde kaybettiğimiz “DEĞERLERİMİZİN” diğer boyutlarını başka yazılarda ele almak üzere, esen kalın…

YAZIYI PAYLAŞ!