Karartılmış İstikbal - LEYLA DÜZEL

Karartılmış İstikbal


Ne çok uyumuşuz/uyutulmuşuz...

Bu kadar hain bir günde peydah olmadı...

Biz Türkler devlette hakimiyeti Osmanlı'da II. Abdülhamit, Cumhuriyet'te de Atatürk öldükten sonra kaybettik...

Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra eğitimde yapılan devrimler Amerikan sultasına girdi...

Aslında hep diyoruz ya Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün bu durumda olmazdık...

Cumhuriyet yönetiminde, 1 Kasım 1928 Latin Alfabesi'nin kabulü gibi eğitim ve kültür yaşamımızı etkileyen devrimler yapıldı...

Bu devrimler defalarca budanmasına ve amacının dışına çıkmasına rağmen,  özünü yinede sakladı...

*

1935'de nüfusun yüzde 80'i köylülerden oluşuyordu...

Köy çocuklarının sadece yüzde 25'ine eğitim veriliyordu...

Bir gecede cahil bırakıldık saçmalığı buradan belli, biz zaten Osmanlıca'dan beri cahildik...

Selçukluların devamı olan Osmanlı Hanedanı II. Abdülhamit’ten sonra dilde Arap ve Fars hakimiyetine girmiştir...

Hatta daha ileri gideyim, ilk Latin Alfabesini kullanan hanedan mensubu II. Abdülhamit’tir...

Yatak çarşafları, gömlekleri ve sarayın bir çok yerine Latince kendinin baş harflerini yazdırmıştı...

Osmanlı'dan önceki binlerce yıllık Türk medeniyeti uzun hanedanlık döneminde unutturulmuş ve yok edilmiştir...

Köylerde hocanın verdiği dini eğitimin dışında evrensel bir eğitim ağımız yoktu...

Osmanlı'da halk Türkçe konuşuyordu...

Yüzyıllar öncesi kullanılan Göktürk Alfabesi'nden temeli alınan Latin Alfabesi insanımıza en uygun alfabeydi...

Yazılım şekli garabet, Arapça ve Farsça' nın hakim olduğu toplama dil Osmanlıca'dan halk zaten uzaktı...

Sadece elitlerin kullandığı, adeta devletin dili olan bir yazılıma sahipti...

Gerçi Osmanlı'nın son dönemlerinde devletin resmi dili Fransızca bile olmuştu...

Konuşma ve yazılımdaki bu farklılık ile hanedan ve halk arasında büyük uçurum yaratılmıştı...

*

Cumhuriyet sonrasında yapılan istatistikler eğitim konusundaki açığı ortaya koymuştu...

40 Bin köyün 35 bininde öğretmen yoktu...

Atatürk'ün isteği ile köylere araziler tahsis edildi...

İmece yöntemiyle okulları kendileri inşa ettiler...

Okula gelir olarak da devletin tahsis ettiği bahçelerde sebze yetiştirip sattılar...

1937'de köylere öğretmen yetiştirecek ilk Köy Enstitüleri böyle idealist, ulvi bir amaçla açılmıştı...

Bu okullardan binlerce öğretmen yetiştirilmiş ve köylerde öğretmen açığı kapatılıp, köy çocukları eğitim almaya başlamıştı...

*

Atatürk'ün 1938'de ölümünden sonra hızı kesilsede Enstitülerde eğitim devam etmişti... İkinci Dünya savaşından sonra CHP'de değişim başladı...

Tek partili dönem artık sona eriyordu...

CHP'nin içinde aynı görüşlere sahip olmayanlar ayrılmış ve DP'yi kurmuşlardı...

Milli Eğitim Bakanlığı'na 1946'da laiklik karşıtı CHP'li Reşat Şemsettin Sirer getirildi...

Sirer, 2 yıl Eğitim Bakanı, 2 yılda Çalışma Bakanı oldu...

Yaptığı icraatları tam bir facia...

Sirer, Köy Enstitüleri'nin kurucularını görevden aldı...

Öğretmen yetiştiren bu sistemin yüksek okulu olan Hasanoğlan Yüksel Köy Enstitüsü kapatıldı, köylülere verilen araziler geri alındı, öğretmenler sürgün edildi, yedek subaylık hakları ellerinden alındı...

CHP’nin halkçı olmayan bu tutumlarına tepki olarak halk ilk defa başka bir partiye oy verdi...

Ama Demokrat Partinin seçimleri kazanması için oynanan bu oyunu halk  göremedi...

1950 senesinde Demokrat Parti seçimleri kazandı...

CHP'den hepsi kopmasada birçok hilafet aşığı, Osmanlı Hanedanlığının yıkılmasından hoşnutsuz, ağa, mir, şeyh sever kim varsa Demokrat Parti'de toplanmıştı...

Atatürk'ün gözlerinin açık gittiği toprak reformu artık bir hayalden ibaretti...

27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan bir yasayla Köy Enstitüleri tamamen kapatıldı...

Yani aslında böyle bir adamı Eğitim Bakanı yaparak ve kararlarını onaylayarak bu Eğitim sistemini bitiren parti CHP olmuştur...

Her ne kadar CHP’liler tamamen bunu Demokrat Parti’nin üzerine atsalarda süreci başlatan İnönü yönetimidir...

İçinde hala Atatürk yanlılarının olduğu bir partide rahatça hareket edemedikleri için içinden Demokrat Parti doğmuştu...

Danışıklı dövüş bir Mason icraatıdır...

CHP, içine yerleşen Masonlarla açtığı bu yolla sadece bir devrin sonunu değil, İmam Hatipli eğitiminde başlangıcını sağlamıştır...

1950'de son verilen Köy Enstitüleri Eğitim Kurumları 1951'de ilk İmam Hatip Lisesinin kuruluşuna ve oradanda bu okulların (Köy Enstitüleri) İmam Hatip Ortaöğrenim Okullarına çevrilmesine neden olmuştur...

*

Eğer Köy Enstitüleri kapatılmasıydı ne olurdu?

Gazi ve Çapa Üniversitesi öğretmen yetiştirmede mutlaka çok önemli bir yere sahip...

Ama yurdumuzda idealistikten uzak öğretmen yetiştirilen birçok üniversite kuruldu...

Hatta işletme gibi bazı üniversitelerden mezun olanlar kısa bir eğitimle öğretmen yapıldı...

Ülkemizde bugün öğretmen açığından çok öğretmen fazlası var...

İnsanlarımız okul tatillerinin uzun oluşundan, devlete kapağı atarsam rahat ederim hissinden bu okullarda okuyup öğretmen olmayı tercih ediyorlar...

İdealist milliyetçi öğretmenlerimiz o kadar az sayıdaki...

Günümüzde öğretmenliği sadece görev olarak yapan binlercesi ülkenin serveti olan çocuklarımızı eğitiyorlar ama milliyetçi değil hain yetiştiriyorlar...

Öğrencisini, ailesini tanımayan, mesleğine aşkla bağlı olmayan, milliyetçilik şuuru kapalı bir güruha maalesef çocuklarımızı teslim ediyoruz...

Ve bugün bu kadar hainin yetişmesinde, bu Milli Eğitime yerleşen eski Amerikancılar şimdiki FETÖ'cüler sebep olmuştur...

*

Onlar aynı inançla ve hırsla ülkemizi ele geçirmeye, bize tuzaklar kurmaya çalışsalar da Türk aklı bir yerde devreye girer ve bu gidişata dur der...

15 Temmuz 2016 Milliyetçilerin "Dur" dediği gündür...

Türkiye'de her alanda Cumhur İttifakı ile millileşme Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile 1938'de kaldığı yerden tekrar başlamıştır...

Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri yolumuza ışık olsun:

"İstikbalimizi karartanları, itibarımızı kefenleyenleri, istikbalimizi istismar testeresiyle kesenleri uzaktan uzağa seyredelim mi?

Okulda şiddet, hastanede şiddet, yolda şiddet, şehirde şiddet, köyde şiddet, sokakta şiddet, evde şiddet, Meclis’te şiddet: Hala duralım mı?

Yine de umutsuz olmayın, yılgın durmayın. Hz. Mevlana bakın ne kadar anlamlı şeyler söylemiş: Nerede bir dert varsa deva oraya gider. Nerede bir yoksul varsa rızık oraya gider. Nerede bir zor soru varsa cevap oraya gider."

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
30Tem
19Tem

Siyasi Ayak Kim?

10Ağs

Birleşik Hain Güçler (BHG)

18Haz

Amerika'ya Çok Özeniyorlar

21Şub

Gara, Yüreğimde Kanlı Yara