LEYLA DÜZEL

Gara, Yüreğimde Kanlı Yara

LEYLA DÜZEL

Şehit sayısı saymıyorum. 
Onlar sayıdan ibaret değiller.
1 de, 13-16 da her ailenin ocağına ayrı ayrı düşer.
Uzun zaman önce radikal bir karar vererek şehit haberlerini sosyal medya üzerinden sayı vererek paylaşmıyorum. 
Ben leş olan terörist sayısı ile ilgileniyorum.
Yas tutmuyorum. 
Üzüntümü ateşe çeviriyorum ve bunu hainlerin üzerine püskürterek yazılarımla onları yakmayı tercih ediyorum.
Türk'ün yas kültürü yoktur bu sebeple katolikler gibi haftalarca siyahlar giyerek gezmeyiz.
Türk savaşçıdır. 
Vurmuşuz, vurulmuşuz, ölmüşüz. 
İçimiz yangın yeri, dışımızı çelik gibi dövmüşüz.
Ölürsek şehit, kalırsak gaziyiz deyip, savaşa düğüne gider gibi gitmişiz.
Askere, davul zurna ile giden başka bir millet yoktur.
Savaşçı olmasak Asya'nın bozkırlarında kalır, vuruşa vuruşa binlerce kilometre öteden Anadolu topraklarına gelmezdik.
Bilinen ve kutlanan 1071'de Sultan Alparslan'ın Malazgirt'e geldiğidir. 
Halbuki bu tarih Türklerin son kez Anadolu topraklarına gelip Devlet kurduğu tarihtir.
Yetkililer Türk tarihini tam bilmelidir.
Bize öğretilen bin yıllık geçmişimiz olduğuna dair bu söylem bir kandırmacadan ibarettir ve bizi Anadolu'dan sürmeye kalkanlara hizmet eder.
Eğer 1071'de ilk kez geldiysek Göbeklitepe'yi nereye koyacağız. 
Şanlıurfa'nın Örencik Köyü'nde bulunan ön Türkler'e ait arkeolojik kalıntılar Türkler'in 12 bin yıl önce oraya gelip yerleştiklerini kanıtlıyor.
Kaya resimleri, tamgalar ve kurganlar Türk kültürüne özgü unsurlardır ve Göbeklitepe’de de bunlar bulundu. 
Bu henüz bulunan tarih.
Halbuki bir çok araştırmacı yeni kazılarla Anadolu topraklarına çok daha önceden geldiğimizin ispat edileceğini söylerler.
Konumuz ne ırkçılık yapmak ne birini yüceltip diğer ırkları kötülemektir. 
Sadece coğrafyamızda süre gelen ırkçılık üzerinden toprak hakimiyetine açıklık getirmektir.
PKK destekçisi ayrılıkçı Kürtler "Anadolu bizim, siz Asya'dan geldiniz defolup gideceksiniz" mantığı ile süre gelen bir Kürt Milliyetçiliği üzerinden canlarımızı katlediyor.
Bilmiyorlar ki Kürt denilen milletin çoğu Türkmenler'den oluşmuştur.
Osmanlı döneminde alevi olan Türkmenler yoğun baskı altındaydı.
Defalarca padişahlar tarafından köyleri dağıtılmıştır. Kimi Azerbaycan bölgesine, kimi İran, kimi Kerkük bölgesine göç ettirilmişlerdir. 
Osmanlı'da Kürtler Sünni oldukları için çok rahattılar. 
Vergi bile alınmazdı. 
Anadolu'dan ayrılmak istemeyen birçok Türkmen Aşireti ise Kürt olduklarını söyleyerek, Türkçe Kürtçe karışımı bir dili konuşmaya başlamışlardı.
Bunun içindir ki Kürtçeyi konuşan biri diğer Kürtçe konuşanı anlamaz. 
Her aşiret neredeyse kendi Kürtçesini konuşur hale gelmiştir.
Anadolu'daki Kürtler, Türkmenler'den ve Osmanlı'dan zarar görmemişlerdir. Onları ve Osmanlı tarafından yalnız bırakılan Türkmenleri barbarca katleden ise Ermeniler olmuştur.
Kürtlerin çoğu da korkudan güçlü Türkmen Aşiretlerine sığınmış ve Türkçe konuşmaya başlamışlardır.
Yani Anadolu insanı içiçe geçmiş, birde evliliklerle kimin Türk, kimin Kürt olduğu yüzyıllar sonra artık bilinmez durumdadır.
Bugün ortak dilimiz Türkçe'dir. 
Yediğimiz, içtiğimiz aynıdır.
Peki Kürt kardeşim o müzik nağmelerinin içimizi titrettiği Bağlama kime aittir? 
Adında Türk olan Türkü dediğimiz müziğimiz kime aittir?
Onun içindir ki Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan herkese Türk denir diyerek barış içinde yaşayacağımız bir Devlet bize armağan etmiş.
Bu topraklar yeteri kadar zulüm, katliam gördü.
Ama en çok zulmü Türkmenler ve Kürtler görmüştür. 
20.yüzyılın sonu Çanakkale'de beraber çarpışanlar, Ermeni ve Yahudiler'in oyunuyla 21.yüzyılda bu kez karşı karşıya getirildiler.
43 yıldır akan kan dinmiyor, bir avuç toprağın üzerinde barış içinde yaşamamıza izin vermiyorlar.
Bu kez de yine Türkler ve Kürtler ölüyor.
Ermeni ve Yahudi, birliğimize düşman kim varsa kışkırtmalarla üzerimize oynanan bir oyunun parçası olduk.
İnanın PKK Kürt değil. İçinde her dinden, her milletten terörist yapı barındıran taşeron bir örgüttür.
Suriye kolu YPG, İran kolu YRK. 
Velhasıl hepsinin toplu adı olan KCK, yani sözde Kürdistan Topluluklar Birliği diyelim.
Bu üçlü sacayağı KCK adlı ana yapıya bağlıdır. 
Her ülkenin içinde faaliyetleri alanlara bölmüşler ama hedef çizen bir üst yönetim olarak bu oluşuma bağlılar.
Yani PKK ne ise YPG, YRK O'dur. Hepsi ileride Büyük İsrail'in oluşmasına hizmet eden bir terör örgütünün (KCK) üyesidir.
PKK'nın siyasi kolu HDP, YPG'nin siyasi kolu PYD, YRK'nın siyasi kolu ise PJAK'tır.
Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir çünkü taşeron örgüt olarak nerde bulunmaları gerekirse orada çatışmalara katılırlar. Hatta ve hatta IŞİD'de de aynı teröristler maaşla savaşırlar.
Suriye'de bunu IŞİD'in ayrıldığı topraklara YPG'nin yerleşmesinden anlıyoruz.
Ölen kalan yok, sadece el değiştiriyorlar.
Suriye, İran ve Türkiye’deki siyasi ve silahlı kol meselesindeki benzerlikler, bu üç devlete giydirilmek istenen kefenin aynı kumaştan olduğunu ve aynı terzinin elinden kesilip biçildiğinin göstergesidir yani; Pentagon’un.
Tekrar günümüze dönersek, evet yine şehitlerimiz var.
Ne ilk ne de son olacak. 
Timsah gözyaşlarını akıtan, yalan haberler yayan bir güruh yine sahneye çıktı.
Savunma Bakanı Hulusi Akar 13 Sivil vatandaşımızın başına tek kurşun sıkılarak PKK tarafından şehit edildiklerini açıkladı.
Hemen sosyal medyaya isimlerin ve görevlerinin olduğu şehitlerimizin listesi servis edildi.
Sözde 2 MİT görevlisi de bu listede yer alıyordu. Kısmen doğru olan içinde yanlış ve eksikler vardı. 
Bu listeyi yaymaktaki amaç Hulusi Akar'ın nezdinde hükümete “askerinize sivil diyorsunuz” diyerek acılı halkın gözünde askerine, güvenlik güçlerine ve hatta MİT elemanına yıllardır sahip çıkmamış görüntüsü yaratıp devlete inancı bitirmek, göz bebeğimiz silahlı kuvvetlerimizi karalamak ve iç dinamiklerini kışkırtmaktı. 
Halbuki elinde silah olmayan ve rehin alındıklarında üniformasız olan bu kardeşlerimize sivil denilmesi doğruydu.
Bu kadarla da kalmadı konu. Askerleri TSK patlatarak öldürdü, kurtarma operasyonu yapmaya kalkan devlet başarısız oldu denildi.
Hiçbir ülkenin operasyon düzenleyemeyeceği o sarp coğrafyada yiğitlerimiz 53 teröristi leş etmiş, yüzlerce yaralı ardında bırakmıştı. Gara’da 500 civarı terörist bulunduğu bilgisiyle oraya operasyon düzenlenmiş ve teslim olan bir PKK’lının ifadesiyle içeride 13 sivilin öldürüldüğü bilgisine ulaşılmıştı.
Özel Kuvvetler hiç imha edici bomba kullanmadan sadece göz yaşartıcı fünye atarak inlerine girmiş ve şehitlerimize ulaşmışlardır.
Bu ağızların hepsi PKK'lıların telsiz ve telefonlarda öğrettiği cümlelerdi.
Neyseki Hulusi Akar ve Süleyman Soylu ivedilikle TBMM'de açıklama yaparak bütün algıları yerle bir etti.
Şehitlerimizin ruhları şad, mekanları Cennet olsun. 
Allah şehadetlerini kabul etsin.
Türk Milleti ve aileleri müsterih olsun.
Bir askerin PKK tarafından rehin alınması onun için ölmekten bin beter durumdur. Askerler için rehin olma, şerefini kaybetme gibi bir onur hadisesidir, gurur kırıcıdır. 
Kimbilir kaç kez ölmeyi yeğlemişlerdir. 
Şehitlik en şerefli makam. 
En azından kurda kuşa yem olmadan vatanın sinesine gömülecekler. Aileleri mezarına gidip bir fatiha okuyabilecektir.
Rahat uyuyun. 
Gara'da operasyona katılan özel kuvvetlerimizin tek tek alınlarından öpüyorum. 
Sayın Soylu'nun dediği gibi Karayılan bu yaptığını işkence ile parça parça bölünerek ödeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları