
Bir Tık Ötesi...
İSMAİL HAKKI DALAK
Acısıyla tatlısıyla, varlıkla yoklukla, herkesin farklı bir yaşamı var. Kimi Allah’ın verdiği sayısız nimetleri sanki kendi malıymış gibi israf eder, kimi bir lokma için ömrünü harcar. Dünya aslında hepimiz için bir sınav salonu. Yaşadıklarımızda bize sorulan sınav soruları. Önemli olan hayatı nasıl yaşadığımız ki, varlıkta şükrü, yoklukta sabrı elden bırakmamaktır. Hepimizi yoktan var eden Yüce Allah, irademizi de elimize vermiştir. Ve Hud Suresi 112. Ayette mealen “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol; seninle birlikte tevbe edenler de (dosdoğru olsunlar) ve aşırı gitmeyin. O, yaptıklarınızı görmektedir” buyurarak nasıl olmamız gerektiğini, haddi aşmamamızı ve Kendi ’sinin her şeyden haberdar olduğunu bildiriyor. Allah hiçbirimizi haddi aşanlardan eylemesin. Çünkü bir tık ötesi felaket olabilir.
Evet bu dünya imtihan dünyası. Onun için doğru dürüst bir insan olmalı ve de hayatı öyle yaşamalıyız. Kullarımın rızkına kefilim diyen Allah’a güvenmeli ve asla rızık endişesi duymadan, hayatımızı doğruluk ve dürüstlükten vaz geçmeden yaşamalıyız. Hayat bazen önünüze öyle nimetler serer ki şaşırırsınız. Bazen de öylesine üzerinize gelir ki bunalırsınız. Her iki türlüsünde de Allah’a sığınmalı ve ondan yardım istemeliyiz. Yüce Allah İnsan Suresi 2. Ayette, “Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık” buyurmaktadır. Allah’ın varlığına ve birliğine iman ediyorsak ki ettik, aslımızın ne olduğunu unutmayacak ve bir hiç olan kendimize farklı anlamlar yüklemeyeceğiz. Ankebut Suresi 57. Ayette Yüce Allah, “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz” dünya hayatının bir gün sona ereceğini bildiriyor. O zaman kul olduğunu idrak edebilene büyük göç için hazırlanmaktan başka çare yok. Bir tık ötesi ölüm olan hayatı fazla da önemsememek gerekir.
Cennet mekân Muhsin Yazıcıoğlu, “Haksız bir davada sultan olmaktansa haklı bir davada tek başıma yürürüm” diyor. Hayatına da tek başına ama zirvede veda etti. Allah rahmet eylesin. Dünyadan vaz geçemeyenlerin ne istekleri bitiyor ne de Muhsin başkanın tabiriyle fırıldaklıkları. Menfaat uğruna yapamayacakları hiçbir şey yok. Oturdukları üç beş bin liralık koltuk uğruna doğruluktan dürüstlükten feragat edip birilerinin elinde kukla oluyorlar. Anlayamadığım nokta Allah’ın dilemediği neyi hangi güç sahibinden alacaklarını umuyorlar, bilemiyorum. Kulun sahip olduğu her şey Allah’ın ona verdiği nimetlerdir. Allah’ın vermeyeceğini hiçbir kimse veremez, Allah’ın vereceğine de hiç kimse engel olamaz. Kişi Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla mükelleftir. Dünyaya meyledenler aslında kimlerin elinde oyuncak olduklarını da bilirler ama susarlar. Dünü çabuk unutanlar, yarın unutulacaklarını da unutmasınlar. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişen vefasızlar, bir gün kendilerinin de vefasızlığa uğrayacaklarını bilsinler. Allah kimseyi doğru yoldan, dürüstlükten ayırmasın, dostun kıymetini, dünün değerini bilmeyen vefasızlardan eylemesin.
Bölgemizde sınırlar yeniden dizayn edilirken, 'Söz konusu vatansa gerisi teferruattır' diyebiliyorsak, birbirimizi ötekileştirmeden bir ve beraber olmayı başarmalıyız. Bizi Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Azeri, Sünni, Alevi, Sağcı Solcu diyerek kutuplaştırmak, bölmek parçalamak istiyorlar fırsat vermeyelim. Aşağılarda yerim dar oynayamıyorum diyen bir İsrail, okyanus ötesinde Biden’ den kurtulduk derken sınırlarını genişletmek isteyen Trump geldi. Akıllı olmamız gerekiyor. Bugün, yarın ve her zaman bir tık ötesinde bizim bir ve beraber olmamız gerekiyor.
Silahlarla geçemedikleri Çanakkale’yi şimdi ahlaksız TV programlarıyla geçmeyi planlıyorlar. Dizilere bir baksanız, göreceksiniz kimin eli kimin cebinde belli değil. Aslında belli de neyse. Düşman TV kumandalarını elimize verdi ama tercih ettiğimiz programları yapanlar onlar olunca biraz daha dikkatli olalım. Sosyal medyadan olabildiğince uzak duralım, çocuklarımızı da sosyal medya cehennemine terk etmeyelim.
Kadınlarımız çocuklarımız öldürülüyor, hem de ölümleri hep sığındıklarının, en çok güvendiklerinin elinden oluyor.
Emekliler zor durumda, asgari ücretli de öyle. Kimi ek göstergeyi bekliyor, kimi seyyanen zammı. Dul ve yetimleri, hatta işsiz lisans mezunları söylemek bile istemiyorum.
Tedavisi pahalı olan DMD, SMA gibi hastalıkların da tedavisi sosyal güvenlik kapsamında olmalıdır. Yardımlar toplanıyor evet, doğru ama bazen tedaviye geç kalınıyor, bazen de kampanya tamamlanamadan çocuklarımız ellerimizden kayıyor. Erken yaşta ölüm ‘eğer çaresi varsa’ istemiyoruz.
Fırsatçılar adeta maaş zamlarını bekliyor, hatta beklemiyorlar. Faiz indirimi söz konusu olunca metrekareleri küçülen mülk fiyatları hemen yukarıya çıkıyor. Ocak ve temmuz aylarında fiyatlara olağanlaşan ama gerçeklerle çokta bağdaşmayan güncellemeler geliyor.
Ama biz bazı şeyleri görmemize rağmen uslanmıyoruz. Bizim güncelleme hızımızı ne depremler ne sel ve heyelanlar ne orman yangınları ne de tsunamiler kesmiyor, kesemiyor. Hep bir tık fazlasını istiyoruz. O hep bir fazlasını istediğimiz tık’ların sonuncusu hiç olmaktır. Unutmayın!
Yazacak çok şey var da pardon yapacak çok şey var.
Aileniz ve sevdiklerinizle birlikte sağlıkla, mutlulukla ve huzurla…