HAMZA ATLI

Hani Nerede O Kimseler?

HAMZA ATLI

Abdullah bin lyâş babasından şöyle nakleder; -Ömer bin Abdülazîz (Rahimehullah) yanındaki toplulukla beraber bir cenazeyi defn etmişlerdi. Herkes gitmiş, fakat Ömer bin Abdülaziz ve bazı yakınlarıorada kalmıştı.

Yanındakiler O’na;

-“Ey mü’minlerin emîri! Sen bu cenazenin sahibi misin de, burada kaldın? Halbuki falanca cenâzeler için böyle beklememiştin” dediler.

Ömer bin Abdülazîz onlara şöyle cevap verdi: -“Kabir bana arkamdan şöyle seslendi;

“Ey Ömer bin Abdülazîz! Dostlarını ne yaptığımı hiç sormuyorsun” dedi.

Bende “Söyle ne yaptın” dedim.

Bana; “Onların kefenlerini yırttım, vücutlarını parçaladım. Kanlarını emdim. Etlerini yedim”, dedi.

Tekrar şöyle seslendi: “Ey Ömer bin Abdülazîz! Bana o dostlarının mafsallarını ne yaptığını hiç sormuyorsun” deyince, ona, “Ne yaptın?” diye sordum.

Bana, “Onların ellerini kollarından ayırdım. Kollarını, pazularından, pazularını omuzlarından, kalçalarını uyluklarından, uyluklarını dizlerinden, dizlerini ökçelerinden, ökçelerini ayaklarından ayırdım” dedi.

Kabirden bu sözleri naklettikten sonra Ömer bin Abdülaziz, ağlamaya başladı ve şöyle buyurdu;

“Dünya ne kadar aldatıcı. Dünyada üstün ve kıymetli, makam ve mevki sahibi olmak, hiç fayda vermiyor. Genç olan ihtiyarlıyor. Her canlı sonunda ölüyor. Geçici ve aldatıcı olduğunu bildiğiniz halde sakın dünya lezzetleri ve zevkleri sizi aldatmasın. Birkaç günlük dünya hayatındaki geçici lezzetlere sarılıp, ahireti unutan, aldanmıştır.

Hani, nerede bizden önce bu dünyada yaşayanlar. Hani onlar, büyük ve modern şehirler kurmuşlardı. Büyük ve derin kanallar kazmışlar ve barajlar yapmışlardı. Onlar, bir göz açıp kapama denecek kadar, az bir müddet dünyada kaldılar. Burada, sıhhatlerine güç ve kuvvetlerine aldandılar.

Bu yüzden günahlar işlediler. Halbuki, herkes onlara mallarının çokluğundan dolayı, keşke, onun serveti gibi bizim de olsa diyorlardı.

Şimdi onların hali ne oldu. Toprak onların bedenlerini yedi. Kemikleri kurtlara azık oldu.

Fakat onlar, dünyada iken, kuvvetli bir aile içerisinde idi.

Evleri, güzel eşyalarla döşeli ve hizmetçileri vardı. Herkes kendisine ikramda bulunuyor, aciz kaldığı işlerde kendisine yardımcı oluyorlardı.”

Kabir yine Ömer bin Abdülazîz’e (r.a.) şöyle dedi: “Sen, kabirlere uğradığın zaman, dünyada iken zengin olanlara, zenginliğinizden ne kaldı, fakirlere de fakirliğinizden ne kaldı diye sor.

Yine onlara, dünyada kendileriyle güzel güzel konuştukları dillerini sor.

Ne oldu o konuşan dillere? Niçin susuyorlar?

O dünya güzelliklerini kendileriyle seyrettikleri gözlerine de sor.

Niçin şimdi bakmıyorlar? Hani nerede o nazik tenleri, nerede o güzel yüzleri.

Bu çukurun kurtları onlara ne yaptı. Hani burada yatanların o güzelim renkleri.

Etlerine ne oldu. Niçin o yüzler toprak olmuş. Nerede o güzellikler.

İşte onların uzuvları tamamen ortaya çıkmış, paramparça olmuş. Halbuki dünyada güzel bir hayatları vardı.

Dünyaya dalıp, salih amel yapmadılar. Ahireti unuttular. Onun için hazırlık yapmadılar. Fakat, ölüm kendilerini yakalayıverdi.

Dostlarından ayrıldılar. Buraya şu sessiz sedasız, yere geldiler. Vücûdları çürüdü. Başları boyunlarından ayrıldı, a’zâları parça parça oldu.

Gözbebekleri yanaklarına akıp gitti.

Ağızları kan ve irinle doldu.

Haşereler, kurtlar, böcekler, bedenleri üzerinde gezer oldu. Bir müddet sonra, kemikleri de çürüdü.

Onlar, dünyadaki rahatlıklarını bırakıp, bu dar yere geldiler.

Arkalarında bıraktıkları, hanımları başkalarıyla evlendi. Çocukları yetim kaldı. Yollarda, şurada burada kimsesiz, sahipsiz dolaşır oldu.

Öyleyse, ey yarın bu kabirlerin sakini olacak insan! Seni şu fanî dünyada aldatan nedir? Sen dünyada devamlı kalacağını biliyor musun? Elinde bir senedin var mı?

Görmüyor musun, ölüm her gün birisine geliyor. Yoksa susuzluktan, terlere boğan o korkudan sana rahatlık ve teselli veren bir şeymi var?

Keşke sen o sert toprak üzerindeki hâlini bilseydin.

Ey insan! Rüyada çeşit çeşit lezzetlere ve zevklere kavuşan bir insan gibi, dünyanın şu geçici faideleriyle seviniyor, küçük ve basit işlerle uğraşıyorsun.

Ey aldanma içerisinde bulunan insan! Gündüzün yanılma ve gaflet, geçen uyku içinde geçiyor. Sonunda pişman olacağın işleri yapıyorsun. Hayvanlar da dünyada böyle yaşar.

Ömer bin Abdülazîz (r.a.) oradan ayrılıp gitti. Aradan bir Cuma geçti ve vefât etti.

(Yazının kıssası alıntıdır)

Allah bizleri hidayete tabi olan kullarından eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları