Şuur Susuz Su Şuurlu...
AV. YUSUF AKIN
Dil'in yamaçlarında üç adımda bir beyne diken.
Kaos ve kargaşada, salt bir similasyon biriken.
Gece koynunda saklar bütün fikirleri bed çıplak.
Kalp kara, delik kireç taşı, kaplanmış paslı plak.
Dere boyu yol alır, tapsak keçi kadar aç gözlü.
Bayırlarda çok korkak, engin ovada açık sözlü.
Dar hayma kadar ufku var, galaksiye laf atar.
Papağandan hallice, baykuş bilgeliğine yatar.
Kutup soğukluğunda bir öz, çölde nutuk atıyor.
Namus olan söz hep yalan, tanrıyı ortak katıyor.
Ecel gelmiş dibine, kendini süleyman sanıyor.
O saçını tararken, habersiz, tüm orman yanıyor.
Issız gönlünde bütün ifritler hazla halay çeker.
Masumun derdi buğday, o vahaya pıtrak eker.
Zifiri gecede, damakları kurumuş deli hırstan.
Dünya kaymış gözüne, söz açar kızıl marstan.
Felsefe, bilim yada edebiyat ona göre malayani.
Değerli taş, tomar kağıt, kör bilinç yanmış yani.
Bütün sular bir arada aksa, kara kanı aklanmaz.
Bu gök kubbe çok şeffaf, hiçbir şey saklanmaz.
Ortaya çıkar bir gün hakikat bilir emzikli çocuk.
İnsanlık kara gün, onun mabadı mavi boncuk.
Akıl, bilim ve şuur kutsal insanı özgür kılacak.
Zulümle abad olan tüm kara benizliler yıkılacak.