Paramist insan…
AV. YUSUF AKIN
maddeleri bir araya getirmeye çalışan insan; ne beceriksiz ve ne ahmak bir varlıktı. Kendi olması ötesinde tüm gereksiz çalışmaların içerisine giren ve varlığını ispata çalışırken apansız yok olan ve tüm unsurlarıyla silinen bir yaşamın sadece etten bürülü varlığı kendisini ne kadarda ala görüyordu. Sonuçta kırmızı bir kan pıhtısının dönüşümü ve her şartta, en nihai bakterilerin en kutsal mabedi olan insanın bu açmazlarla dolu varoluş mücadelesi bir deli dövüşünü andırmakta idi.
Fahişe mekânlarını andıran bir düşünce mabedi kuran insan, kendi kafasının içerisinde bütün ahmak ve aptal düşünceleri bir vahşi kemirgen gibi kemiriyor ve sonuçta kendisini yok ediyordu. Lakin bir yok oluşu en kutsal bir varoluş mücadelesi imiş gibi göstermek ise, tarihin kaydettiği en acımasız diktatör beyinlerinden daha da aşağılık ve daha da ahmaklıklar barındırıyordu.
İnsan ruhunda; kutsal bakire gibi hiç kullanılmadan bekletilen en ücra hayatlar ise bir cimrinin, bir aymazın ve bir “paramist”in sevdası gibi, özenle ve dikkatle saklanıyordu. Evet, gidiş yönünün tüm levhaları “Tek yön” yazdığı bir yolda insan her duruşunun acısını, bir ağır darbe ile ödüyor ve bakterilerin en kutsal mekânı insan bedeni bu ağır darbelerle, dinamitlenmiş sarp kayalıklar gibi sarsılıyordu. Sonunda çölde iz bırakma konusunda kesin iddialı olan “paramist” insan hiç de var olma aşkı gösteremeden, yataklık yaptığı bakteriler tarafından yağmalanıyor ve acımasızca talan ediliyordu. İnsanın bu büyük görünen serüveni, bir olmadık elçinin bir ani haberi ile yarıdan kesiliyor ve insan dost görünen misafirleri tarafından paramparça parçalanıyordu...
Bilgeler seyirdeydi..