NAR/İNCİR/ÇUVAL...
AV. YUSUF AKIN
Küçücük bir kelebek merhaba derken yaşama.
Binlerce sinek üşüşür kelebeğin ince kollarına.
Çöl kafalı kertenkeleye versen de mavi suyu.
Islansa da toprağı bin bereket, gönlü kara kuyu.
Fırat'ı, Dicle'yi akıtsan baştan aşağı su arkına.
O gider yine pis derede sulanır, varmaz farkına.
Gönlü kararmışları geceye havale etmek fena.
Vicdan; sabah akşam adalet arar, yıkıla yana.
Üç paralık gelenek, üç paralık adet cehenneme.
Gerçekler ay gibi, korkaklar neme lazım neme.
Narlar çiçek açar, rayihaya denk kuru derede.
İncir yaprağını kaybetse, delirir, sorar, nerede.
Taşları üst üste koymak duvar değil, kör çağıl.
Varlığın sevgi değilse, gölge etme oradan dağıl.
Sevgiyi, doğa ve aşkı öğrenir bir incir çiçekken.
İçine açar çiçeklerini, bilir, zalimlik gerçekken.
Dünya çukurunda, zor şey kök salmış tanıklık.
En kötüsü güneş sandığından doğan yanıklık.
Yanar insan, yanar sabi, yanar tüm narçiçekleri.
Her incirin duası, kırılmasın fidesinin dilekleri.
Üç ağızlı, kör gözünden akar bir nevi katran.
Timsahlar sabah akşam ağlar, sahteden yan.
Uçar narçiçekleri maruz kalınca kör poyraza.
Herkes suskun, dilleri pas tutmuş aza aza.
Dereler kendi halinde, şişmiş karınlı bir yargıç.
Gagasında bir narçiçeği, üzgün, acılı kırlangıç.
Şimdi narlar açmaz, incirler acıdan körkütük.
Adalet ve vicdan çuvallara tıkanmış üstü örtük.
Bahçede nar, incir isteyenin ruhu ince olmalı.
Bütün cehalet eritilip, yekten çuvallara dolmalı.
Kuşlar hür olsun diye, kırılsın tüm ilkel kafesler.
Kötüler; gizleseniz de bize gaibten gelir sesler.