Kuru Otlara Dadananlar…
AV. YUSUF AKIN
Ekseriyetle meşenin alt dallarına diş atanlar.
Koca ömür boyu bir kitap okumadan yatanlar.
Sapla samanı karıştırıp, kerpiçten su havuzu.
Serçeleri maviye boyayıp, kanarya diye satanlar.
İklimler hep susuz yaz kuraklığı içinde renksiz.
Karışmış yakıcı ısırganlar, bahçede bir densiz.
Gözlerinde garip bir kızarıklık, alaca karganın.
Yusufcuklar dostluk sever, karga çok güvensiz.
Yağmurları çağırır koca ardıç, otlar can alsın.
Yeşersin tüm vadiler, japlalar her yanı sarsın.
Nasıl da canları dişine gelir, mor menekşenin.
Papatyanın ağlamasını sen kahkaha sanarsın.
Kervan geçmez bir sarp dağ eteğinde haymam.
Vicdan yoksa pıtrakta, onu yeşil ot da saymam.
Ayaklarına dolanmış yüreği kelebek bahçıvanın.
Gönüller bahçıvanı, yer yarılsa aşktan caymam.
Gelincikler kızarır ne hoş bir muhabbet çardağı.
Dile gelir çiğdemler, nergizler sessiz yanardağı.
Bir uçtan bir uca rengarenk kırçiçekleri, aşkla.
Deryayım, senin sevgin dolduramaz bir bardağı.
Hüzünlü bir şarkı gibi mırıldanır yalnız kevenler.
Bozkırda erken kurur sarıçiçekler ve süsenler.
Toprak umudun ve emeğin güzel altın döşeği.
İlk uyanır, ilk ana rahmi ilk toprağa düşenler.
Mevsimler gelip geçer, yağmur kar can verir.
Otlar güvenmez buz tutmuş taşa, ilk o erir.
Kuru otlara dadansa da, aç gözlü köstebekler.
Su, tohum, toprak bir oldukça yeniden güverir.