Issız Ada'y…
AV. YUSUF AKIN
Koloniler şeklinde adamızı sarmış, aday kırmızı termitler.
Diz boyu ahbun içerisinde el kadar broşür beyannameler.
Hepsi birşeyler vadediyor, görse bypasslık olur sülün Osman.
Yerden göğe yalanlar, kırk mührüm olsa birini basmam.
Lacivert takım, kravat, italyan kösele ve rolex saat.
Konuşurlar bol keseden, meydanlarda arz ederken şecaat.
Görsen küçük dağlar bu kibirli faninin çıraklık eseri.
Hep kendine yontar makyavelist, elinde nalıncı keseri.
Arpalıklar önünde her beş yılda bir, kertenkele benzeri kuyruk.
Ne nezaket bilir, ne erdem, ne de insanlık, bütün sözleri buyruk.
Mangalda kül bırakmazlar, halkmış düşünceleri güya.
Kırmızı plaka, oniki implant, sahte saygınlık en büyük rüya.
Beden dili dersleri, kurgulanmış jestler ve botoks bir düzüne.
Bütün güneşler bir olsa, ışık gelmez karanlıkta kalan yüzüne.
Seçim dönemlerinde her köşe başında çalarlar demokrasi kavalı.
Sonrasında kimse duymaz seslerini, gaipten okurlar mavalı.
Duysan bol keseden vaatleri, kendini hızırla konuşur sanırsın.
Biraz şüphe etsen, soru sorsan, martaval cehenneminde yanarsın.
Ne kadar çok sevenimiz varmış diye, her dönem koca bir heyecan.
Onlar ererler muradına, ballı börek bir hayat, bize kalan gözyaşı ve yalan.
Bir sivileri var, sanki galaksiler emrine amade, dünya hatırlarına dönüyor.
Yedi gök ve yedi yer sakinleri, sabah akşam bu faniyi övüyor.
Etrafları sarılır lacilinin, umut fakirin ekmeği, bir takım düdüklü tencere.
Kurduğu komplo teorilerine bir dikkat kesil, pirim gayba açılan pencere.
Yürekleri yalnız çarpar, çevreleri çıkardan beslenen kalabalık yığınlar.
Güvenmezler kimseye, kim doğruyu söylese ona ömür boyu dargınlar.
Issız adamızda çok yoğun bir telaş var, deri çantalar şişkin.
Hakikat söyleyenler boşuna yorulmayın, lacililer çok pişkin.
Gün ola harman ola, gözünden tanırız biz erdemli insanı.
Ne güzeldir kendini bilmek, insan olmanın en büyük yanı.