ARMAĞAN DİREK

Umutlu Olun Umudunuzu Yitirmeyin

ARMAĞAN DİREK

  İnsanların hayatındaki en güzel varlıklardan biri de çocuklardır. Bir anne veya baba için paha biçilmez mutluluk,  adeta hayat ile bağlarını sımsıkım güçlendiren bir büyüdür.

  Çocuklar, hepimizin hayattaki tecrübelerinden biridir.

  Çocuklar, çok iyi birer gözlemcidir ancak gözlemlediklerini yorumlama bilgi ve tecrübesine sahip olamadıkları için gördüklerinden doğru sonuç çıkaramazlar. Örneğin, çocuk evin içinde ebeveynler veya diğer büyükler arasında yaşanan tatsız olayları, haddini aşan tartışma ve gerilimleri bilir, kötü şeyler olduğunu sezinler, gözlemler fakat bu gözlemleriyle "Benden kaynaklandı, daha iyi birey olmalıyım, görevlerimi yerine getirmeliyim, belki bunları yapsaydım bu tür tatsızlıklar yaşanmazdı, onlara sebep kesinlikle benim, onlar benim suçum..." gibi düşünerek kendini suçlamaya çalışır. Bu tabii ki birçok örnek içinde verilmiş örneklerden sadece bir tanesi...

  Peki, bu şekildeki düşüncelerin bir çocuğun geleceğine etkisi ne olur? Her zaman en iyisi olmalıyım, insanların benden memnun olmasını sağlamanlayım, büyük başarılara imza atıp herkes tarafından takdir edilmeliyim, evin ve herkesin sevdiği bir birey olmalıyım, en kötüsüne hazır olmalıyım gibi inançlarımız bizlerin çocukluk dönemimizden görüp yaşadığımız olayları yorumlamamız sonucu meydana gelir. Peki bunlar doğru mudur ya da hâlâ geçerli midir? Tabii ki değildir ama her insanın bir çocuk yanı mutlaka vardır. Bu sebepten dolayı çocukken edindiğimiz tecrübeler bugün hayatımızı yönetiyor olabilir. Bu köklü inancı yetişkinlik döneminde değiştirmek çok zordur.

  Bundan yola çıkarak şu ipucuna ulaşabiliriz. "Bu olaylar da hep beni buluyor." dediğimiz konular mutlaka olmuştur. Bu konuları bir düşünelim. Bir şey hep bizi buluyorsa orada bir yanlış var demektir. Bu doğa kanuna aykırıdır. Bir şeyler hep bizi bulmaz fakat illa öyle olduğunu düşünüyorsak tam bu noktada çocukken başlayan birey olma hikayemizi anlamamız gerekir.

  "Neden dayanıksız, başarısız, kuşkucu, her şeyin en iyisini isteyen, güçlü veya güçsüz biriyim?" gibi soruları kendimize sorarak farkında olmadan kurguladığımız hayat tuzaklarıyla, hayatın doğal akışının getirdiği sorunları ayırt ettiğimizde üzerinizden bir yük kalkmış gibi rahatlama hissederiz.

  Bu bir tür özgürleşmektir. Özgürlüğün bize verdiği içsel potansiyel güce kavuşur, cesaretimizi toplayıp kendimizi ortaya koyabiliriz. Bunu genelde tek başımıza yapamayız. Bunu başarabilmemiz için en yakın bir dost, arkadaş, aile her kimi kendimize yakın hissediyorsak onunla bunları paylaşarak, bize ayna olmalarını isteyerek yapabiliriz.

  Hayatta bizleri motive edecek güzel etkinliklere yer verelim. Uzun doğa yürüyüşleri, bisiklete binme, yüzme, roman okuma, dans etme, belki arkadaşımızla ya da yalnız film izleme gibi hangi etkinliği yapmaktan hoşlanıyorsak onu yapıp, yaptıklarımız üzerinde biraz düşünebiliriz. Alışkanlıklarımız üzerinde yapacağımız küçük değişiklikler, zaman içinde bizlere büyük etkiler yaratacaktır.

  Bunları yapmaya niyet edin, kendinizi motive edip bir yerden başlayın. Bir gün başladığınız işleri yarım bırakmayın. Bir gün sonuna kadar alın ve götürün götüre bildiğiniz yere kadar.

  Yaşımız kaç olursa olsun her daim mutlu olalım, umut asla bitmez. Siz niyeti edin illaki bir yol açılır.  Açılan yollarda yürümek bizlere çok iyi gelecek hem de çok fazla iyi gelecek.

 

 " YETER Kİ UMUDUN OLSUN.

O IŞIK ELBET BİR GÜN HAYATINA DOĞAR."

 " UMUT, UYANIK İNSANLARIN RÜYASIDIR."

      (ARİSTOTELES)

Yazarın Diğer Yazıları