ARMAĞAN DİREK

İçimizdeki Konuşma Arzusu

ARMAĞAN DİREK

   İnsanlar ne kadar da farklı ve özel yaratılmış varlıklardır. Havaların ısınmasıyla, kanımızda, ruhumuza bir hareket başlar. İçimiz âdeta fıkır fıkır kaynar Her mevsimde farklı geçişler yaşarız. Her mevsim başlangıcı ise aşırı duygu patlamalarına sebeptir. Bahar mevsimi geride kaldı. Yaz mevsiminin ilk günlerini yaşamaya başladık. Değişik ruh hallerimizle yeni mevsime "Merhaba “dedik.

    Eh hâl böyle olunca da çoğumuz kendimizi doğanın güzelliklerinin olduğu mekanlara atmak isteriz. Yoğun geçişlerin yaşandığı mevsimlerin, duygu geçişlerinin yükünü üzerimizden atmak istediğimiz bir döneme girmiş bulunmaktayız. İçinde bulunduğumuz yoğun duygusal durumla birlikte duygularımızı kendini ifade etme gereği bizi hızlıca konuşmaya iter. Buradaki tek amaç ise o anki rahatlama isteğimizdir. Peki o anda konuşma isteğimizi kiminle gerçekleştireceğiz? O anda yanımızda biri varsa öncelikle onunla konuşmak isteriz. Peki ya o kişi bizim bu isteğimizi karşılayacak durumda mı? Belki o da yalnızlığı dinlemek istiyordur. Bizim içimizdeki konuşma isteği baskın bir şekilde bizi konuşturuverir. Karşıdaki kişi bizi dinliyor gibidir ama duymuyordur. Birinin bizi işitiyor olması duyduğu anlamına gelmez. Aynı dili konuşuyor, sesimizin de işitiliyor olmasından emin olsak da dinlenilmediğimizi hissettiğimiz an aynı duyguları farklı cümle ve zamanlarda ses tonumuzu değiştirip defalarca söyleriz, ta ki o kişi bizi duyana kadar buna devam ederiz. Duygularımızı illaki bir şekilde içimizden atmak için birilerine söylemek içimizi dökmek isteriz. Birilerinin bizi dinlemesine duymasına o an çok ihtiyaç duyarız. Karşıdaki kişi tarafından gerçekten dinlenilmemek bizi rahatsız eder. Bu bizleri rahatlığa ulaştırmaz. Duyulmadığımız bir sohbete başlamaktansa hiç konuşmamayı tercih etmek daha mantıklı... Bu tercihi yaparak sinirlerimizi bozmayıp ve kendimizi boş yere üzmemiş oluruz.

    Her şey herkesle her zaman konuşulmaz. Zihinden zihine, gönülden gönüle illaki bağlantı kurmamız daha doğru olacaktır. Sizi anlayacak dinleyecek bağlantıyı kurduğunuz, sohbeti yakaladığımız kişilerle sohbet daha faydalı ve keyifli olacaktır. Bağlantı olmadan konuşma olmaz.

    Çoğumuz bağlantı kurmadan konuşmaya başlıyoruz. Kendi hikayemize duygularımıza fazla odaklı olup diğerini dinlemeyi unutuyoruz. Akabinde duyulmadığımızı görüp öfke, sinir nöbetleri geçiriyoruz. Bu olumsuz duygu yoğunluğunun yaşanmasıyla duyulma ihtimalimiz kalmıyor. Birilerinin bizi anlayabileceğine dair umudumuzu kaybediyoruz. 

   Konuşmak istediğimiz zaman öncelikle sakin kalıp, bağlantı kuralım. Bağlantı kurduğumuzdan da emin olduğumuz zaman konuşmaya başlayalım. Karşıdaki kişi ile aynı frekansta olmanın önemli olduğunu asla unutmayalım. Aynı frekansta olmak sohbetin kalitesini artırıp, zamanın ne kadar da hızlı aktığını görmenin verdiği keyif hiç bir keyifle kıyaslanamaz...

   Bazen kendi kendimize konuşmak dahi bize iyi gelecektir. Konuşmak için illa ki karşınızda bir insan olacak diye zorunluluk yoktur. Konuşma istediğimiz geldiği zaman bunu yazarak da çözebiliriz. Bu bir mektup olur, telefonda mesaj yazarak olabilir veyahut doğadaki bir çiçek, böcek, toprak, ağaç, akan su, evcil hayvanlarımız, evdeki yetiştirdiğimiz bitkiler,....vs bizi dinleyeceğinden emin olduğumuz her şey, bizleri rahatlatan hangi konuşma ise o yoldan devam edebilmenin verdiği huzur dolu konuşma yolunu seçebilmek... Maksat kendimizi konuşarak rahatlatmak ise çözüm için bir çok yol var demektir. Hangi yoldan gitmek istediğimize karar vermemiz yeterli olacaktır. Unutmayalım ki hiçbir şey kendimizi mutlu etmekten daha önemli değildir.

   Sevgi ile kalın...

 *" KONUŞMA İNSANIN AKLINI DİLİYLE KULLANMA SANATIDIR, KONUŞMA AKLIN FİHRİSTİDİR."  ( L. ANNAEUS SENECA )

 " KONUŞMALARIN EN ÖNEMLİSİ KENDİ KENDİMİZLE KONUŞMAMIZDIR ; AMA BUNU HER ZAMAN İHMAL EDERİZ. "(OXEMSTİERN )*

Yazarın Diğer Yazıları