Türkiye'de Günde Ortalama Sekiz Kişi Organ Nakli Beklerken Hayatını Kaybediyor
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık'tan çağrı: 'Organ Bağışı İle Bir İnsanı Hayata Bağlayabiliriz'
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası dolayısıyla bir açıklama yaptı. 2021 yılı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 27 bin kişinin organ nakli beklediğini, buna karşılık ülkemizin kadavra donör sayısında dünya ve Avrupa ortalamasının gerisinde olduğunu söyleyen Açık, “Organ bağışı ile bazen en yakınımızı bazen de hiç tanımadığımız birini hatta birden çok kişiyi hayata bağlayabiliriz” dedi.
Vücuttaki bir organın fonksiyonlarını yerine getirememesi ve tedavi ile iyileştirilmesinin mümkün olmadığı durumlarda ihtiyaç duyulan organ nakli için on binlerce kişi her gün umutla organ bağışında sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılı verilerine göre 22 bin 775’i böbrek nakli olmak üzere toplam 26 bin 894 kişi organ nakli bekliyor. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, 3-9 Eylül Organ ve Doku Bağışık Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada organ bağışının önemine dikkat çekerken, bağış hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.
Prof. Dr. Yasemin Açık: “Kadavra donör sayısında Avrupa’nın dört kat gerisindeyiz”
Türkiye’de günde ortalama sekiz kişinin organ nakli beklerken hayatını kaybettiğini söyleyen Prof. Dr. Yasemin Açık, “On binlerce kişi hayatı tutunabilmek için organ bağışı beklerken, gönüllü bağışçı sayımız maalesef yeterli değil. Küresel Organ Bağışı ve Nakli Gözlemevi’nin (GODT) 2021 yılı verilerine göre Türkiye’de milyon nüfus başına kadavra donör sayısı 3.59 iken dünyada bu oran 4.77, Avrupa’da isen16.15 ile ülkemizin dört katı. Pandemi döneminde azalan organ ve doku bağışı son dönemde artışa geçse de bu alanda toplumdaki farkındalık düzeyi henüz çok düşük seviyede. Sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi organ bağışında da bilimin ışığında hareket etmeli, şehir efsanelerini dikkate almamalıyız. Bu sayede bazen en yakınımızı bazen de hiç tanımadığımız birini hatta birden çok kişiyi hayata bağlayabiliriz” dedi.
Beş Soruda Organ Bağışı
1-Organ bağışı ve organ nakli nedir?
Organ bağışı, kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.
Organ nakli, vücutta görevini yerine getiremeyen bir organın yerine canlı veya kadavradan alınan yeni, sağlam bir organın cerrahi yöntemlerle nakledilmesi işlemidir.
2-Kimler organ bağışı yapabilir?
2238 sayılı yasaya göre 18 yaşından büyük ve akli dengesi yerinde olan herkes organlarının tamamını veya bir bölümünü bağışlayabilir.
3-Hangi organ ve dokuların nakli yapılabilir?
Organ olarak; böbrek, pankreas, karaciğer, akciğer, kalp ve ince bağırsak nakli yapılabilir. Canlı vericiler ise yalnızca karaciğer ve böbrek bağışında bulunulabilir.
Doku olarak da kornea, tendon, deri, yüz-saçlı deri, kemik iliği, kalp kapağı, kemik ve ekstremitelerin nakli yapılabilir.
4-Organ bağışı nereye yapılır?
Organ nakli yapan merkezlere, hastanelere, organ nakli ile ilgili vakıf, dernek vb. kuruluşlarda, organ bağışı kartını iki tanık huzurunda doldurup imzalayarak organ bağışı işlemi yapılabilir. Bağışlanmış olan organın uygunluğu organ bağışlayan kişide beyin ölümü gerçekleştikten sonra araştırılır. Organlarını bağışlayan kişilerin bu konuda ailelerini ve yakılarını bilgilendirmeleri farkındalığı artıracağı gibi sonradan yaşanabilecek sorunları da önleyecektir.
Beyin ölümü tüm beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen özel beyin bölgesinin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir. Beyin ölümü kavramı ile koma, bitkisel hayat kavramları karışabilmektedir. Koma ve bitkisel hayat tanısı alan hastalarda bazı beyin fonksiyonları çalışmaktadır ve tıbbi destek ile hasta yaşamına yıllarca devam edebilmektedir. Beyin ölümünde ise hastanın hiçbir tıbbi destekle yaşaması mümkün değildir ve ölüm en kısa sürede gerçekleşir.
5-Bağışlanan organlar kimlere nakledilir?
Organ alacak hastalar öncelikle kan grubu uyumuna, daha sonrada doku grubu uyumuna göre belirlenir. Kan ve doku uyumu yanı sıra hastanın tıbbi aciliyet durumu göz önünde bulundurulur. Cins, ırk, din, sosyal statü, ekonomik durum ayırımı yapılmaz.