Mesane Kanseri Tedavisinde Umut Veren Gelişmeler
Mesane kanseri, dünya genelinde en sık görülen kanserler arasında 9’uncu, kanser sebepli ölümler arasında ise 13’üncü sırada yer almakta ancak, prostat, akciğer ve meme kanseri gibi daha yaygın kanser tiplerinin gölgesinde kaldığı için araştırmalarına yeterli kaynak ayrılmamaktadır.
Mesane kanseri, erkeklerde ortalama 3-4 kat daha sik görülmektedir. Değiştirilebilir risk faktörlerinden en büyüğü ise sigara kullanımıdır.
Sigaranın mesaneyi döşeyen hücrelerde oluşturduğu genetik mutasyon profilinin, akciğer kanseri ile benzer olduğu kanıtlanmıştır.
Çevresel risk faktörleri arasında tekstil, boya, deri gibi endüstriyel alanlarda kullanılan çeşitli kimyasallara maruziyet, kilo kaybı amaçlı kullanılan bitkisel ürünlerde bulunabilen Aristolosik asit (aristolochic acid) yer almaktadır. Sık idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşı ve mesanede uzun sureli kateter kullanımı da mesane kanseri açısından risk yaratmaktadır. Sık su tüketimi, mesanede biriken kimyasalların uzaklaştırılmasını sağladığı için, potansiyel koruyucu bir mekanizmadır. Diğer kanser türlerine benzer olarak, mesane kanseri de çeşitli genetik sendromlar ve aile öyküsüyle ilişkili olabilir.
Mesane kanseri genellikle ileri yaşta, ortalama 70 yaş civarında görülmektedir. Alarm yaratması gereken en önemli semptom, kanlı idrardır. Bunun yanında ağrılı idrar, idrar yapma sıklığında artış ya da zorluk şüphe uyandıran semptomlardır. Bu semptomlar, idrar yolu enfeksiyonunda da görülebilir ancak uzman hekim muayenesi ve gerekli tetkikler ayırıcı tanıda yardımcı olacaktır. Bunun yanında bel ağrısı, alt karında ağrı, genel halsizlik gibi spesifik olmayan semptomlar da görülebilir.
Doktorunuz kötü huylu bir tümörden şüphelenirse kesin tanıda en önemli basamak olan patoloji incelemesi isteyebilir.
Dr. Dilara Akbulut, ABD Ulusal Kanser Enstitüsü’nde anatomik patoloji uzmanı olarak görev aldığı projelerde, kendi araştırma alanı olan mesane kanseri tedavisinde umut verici sonuçlar elde ettiklerini belirtti.
Dr. Dilara Akbulut, modern tıpta tedavi seçeneklerinin patoloji sonuçlarına göre çeşitlendiğini ve kendi uzmanlık alanı olan mesane kanserinde ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde hedefe yönelik tedaviler üzerine çok sayıda klinik araştırma yürüttüklerini belirtti.
Akbulut’un çalışmaları, her hastaya kişiselleştirilmiş bir tedavi sunmayı amaçlıyor. Hedefe yönelik tedaviler, tümörlerin mikroskobik özellikleri, genetik mutasyonları ve protein ifadeleri gibi özgün özelliklerini hedef alarak daha etkili ve konforlu tedavi süreçleri sunmayı hedefliyor. Bu yenilikçi yöntemler, standart kemoterapilere göre daha düşük yan etkilerle hastanın yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.
Dr. Akbulut, bu çalışmalardan elde edilen sonuçların ileri evre mesane kanseri vakalarında dahi etkili olduğunu belirtti. Mesane tümörlerinin farklı genetik mutasyon profillerine sahip olduğunu ve her tümörün farklı tedavilere yanıt verdiğini gösteren araştırmalar, tedavi sürecinde büyük bir adım olarak değerlendiriliyor.
Akbulut, sorumlu araştırmacısı olduğu ve mesanenin küçük hücreli kanserlerini inceledikleri çalışmada, düşük sağ kalımlı bu hastalığın tedavisinde yeni protein belirteçleri saptadıklarını belirtti. Alanında oncu bu çalışma, her yıl yaklaşık 600 bin kişinin karşı karşıya kaldığı mesane kanserinin tedavisinde literatüre yaptığı katkılar açısından tanınarak, uluslararası patoloji kongresinde “mükemmeliyet” ödülüne de layık görüldü.
Mesane kanserinden korunmak için değiştirebileceğimiz risk faktörleri bulunmaktadır.
Bunlar arasında en önemlisi sigaradan uzak durmaktır. Bunun yanında, sağlıklı kilonun korunması, bol su tüketimi, düzenli fiziksel aktivite, kimyasal maruziyetlerine karşı bilinçli olmak da koruyucu yöntemlerdir.
Mesane kanseri kulağa korkutucu gelse de erken evrede saptanırsa, yüzde 70-96 gibi yüksek oranda sağ kalım izlenir ancak hastalık ilerlemişse bu oran yüzde 10’un altına düşmektedir. Bu nedenle bulgular görüldüğünde erken tanı ve müdahale oldukça önemlidir.
Dr. Dilara Akbulut,
2015 yılında Gazi Üniversitesi Tip Fakültesi’nden mezun oldu.
2016-2020 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tip Fakültesi’nde Anatomik Patoloji alanında ihtisas eğitimini tamamladı.
Kanser alanında çalışmalarını sürdürmek üzere, ABD’nin en büyük kanser merkezlerinden olan Memorial Sloan Kettering kanser merkezinde 2020-2022 yıllarında araştırmacı olarak görev aldı. 2022 senesinden beri ABD Ulusal Kanser Enstitüsü’nde kanser araştırmacısı ve patolog olarak çalışmalarına devam etmektedir.