Saadet Partisi Malatya Çiftçi Buluşması Programı Sonuç Bildirgesi
'Değerli Malatyalı Hemşerilerimiz, hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyoruz.
Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu'nun kuruluş tarihi olan 14 Mayıs, Federasyonun kurulduğu 1946 yılından bu yana üye ülkelerde Çiftçiler Günü olarak kutlanıyor.
Bizler de bugün 14 Mayıs Çiftçiler Günü vesilesiyle Kıymetli Çiftçilerimiz ile bir aradayız. Bu gün ilkini gerçekleştirdiğimiz ve Allah nasip ederse geleneksel hale getireceğimiz Malatya çiftçi buluşmaları ve Genel Merkezimiz ile koordineli olarak Türkiye Çiftçi Kongrelerini devam ettirmeyi ve Çiftçilerimizin sesi olmayı umut ediyoruz. Ayrıca çok değerli basın mensupları aracılığı ile partimizin konuya ilişkin duyarlılıklarını, görüşlerini ve çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Kıymetli Malatyalılar ve değerli basın mensupları,
Toprak ve tarım yüzyıllardır insanı ve tarihi biçimlendirmektedir. Tarımsal üretim sayesinde büyük medeniyetler kurulmuş, yine tarımsal üretimin azalmasıyla büyük medeniyetler felakete uğramıştır.
Toprağa verilen emek insan yaşamında ve ülke kalkınmasında büyük önem arz ediyor. Ancak maalesef toprağa ve toprağı işleyen çiftçilere hak ettiği değerin verilmediğini üzülerek ifade etmek zorundayız.
Anadolu'nun doğusundan batısına kadar her karışında eşsiz bir tarım potansiyelimiz mevcut. Ancak bu potansiyele rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, Türkiye'de 2009 yılında 1 milyon 16 bin 692 çiftçi varken, bu sayı 2021'in Haziran ayı itibarıyla 541 bin 346'ya düştü. Orman Bakanlığı verilerine göre ise tarım arazilerinde de ciddi ölçüde azalma gözlenmektedir.
500 küsur bin kişinin 85 milyonu besleyebilecek bir üretim kapasitesini karşılaması mümkün değildir. Ülke içerisinde tarımsal üretim kapasitemizin giderek azalması gıdada dışa bağımlılığımızın artmasına neden olacak acı bir gerçektir. Şu anda gıda fiyatları noktasında bu bağımlılığın olumsuz etkilerini görüyoruz, yaşıyoruz ne yazık ki. Bu açıdan bakıldığında tarım, acilen önlem alınması gereken çok ciddi bir güvenlik meselesi haline gelmiştir.
Malatya'da Kayısı üreticilerinin maruz kaldığı don olayları doğal afet olarak kabul edilmeli ve etkilenen Çiftçilerimiz desteklenmelidir.
İlgili kamu ve özel Kurumların Yönetici ve çalışanları işin ehli olmalı ve çözüm odaklı projeler üretilmelidir.
Değişen iklim şartlarına uygun tarım politikaları geliştirilmeli ve hızlıca uygulamaya geçilmelidir
Kayısı Üreticisinin emeğinin karşılığı verilmemesine karşın aracı esnaf ve Tüccarlar çok fahiş fiyatlar ile tüketiciye satılmaktadır. Hem üreticinin hem de tüketicinin mağduriyeti giderilmelidir. Pazar desteği sağlanmalıdır.
Yerli ve Güvenilir tohumlar ile Tarım ve Çiftçilerimize Toprakta öze dönüş hamleleri programlanmalıdır.
Üretim Maliyetleri Çiftçimizin sırtına yük olmaktan çıkarılmalıdır.
Çiftçilerimize Üretim teşvikleri yaygınlaştırılmalı, arazi, enerji, yakıt vb. yardımlar ile desteklenmelidir.
Kale İlçemizde yetişen Çilek, Arapkir ilçemizde yetişen Üzüm, Yeşilyurt İlçemizde yetişen Kiraz, Hekimhan ilçemizde yetişen Ceviz gibi birçok bereketli ve verimli toprağa sahip olan Malatya'mızın tarım ve Çiftçi değerlerine sahip çıkılmalı ve özlerinden kopmalarına izin verilmemelidir.
TARIM VE HAYVANCILIK "STRATEJİK SEKTÖR" İLAN EDİLMELİDİR
Güvenlik meselesi olarak gördüğümüz tarım konusunda ortaya atılacak olan çözümlerin de güvenlik ciddiyetiyle ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda Saadet Partisi olarak tarım konusunda atılması gereken adımları ve konuya ilişkin çözüm önerilerimizi Kamuoyu dikkatine sunuyoruz.
Tarım ve hayvancılık stratejik bir sektör olarak ilan edilerek tarımsal girdilerde uygulanan vergi ve faizler kademeli olarak kaldırılmalı, çiftçilerimiz krediye mahkûm edilmemelidir. Mevcut borçları için faiz tamamen sıfırlanarak borcun büyüklüğüne göre 3 ile 5 yıl aralığında taksitlendirilmelidir.
Gübre, tohum, elektrik ve su faturası gibi tüm girdilerde çiftçiye destek olunmalı, zamanında ve uygun fiyatlar ile tedarik edilmelidir. Aşırı fiyat artışının önüne geçilmeli, ürün girdi paritesi kurularak çiftçi geliri garanti altına alınmalıdır. Her şartta gübre, ilaç, yem, motorin tedarikçisi ve üreticisi kazanç sağlarken tüm risk çiftçiye kalmaktadır.
Tarımda ithalat değil, üretim esas alınmalıdır. Doğru desteklemeler ile gerçek üreticilerin desteklenmesi sağlanmalıdır. Mevcut destekleme modeli üretimi ve üreticiyi desteklemekten çok uzaktır.
Kuraklık, dolu, sel gibi doğal afetlerde üretici yalnız bırakılmamalı, TARSİM çiftçilerimizle istişare edilerek yerini yeni bir yapılanmaya bırakmalıdır. Asli vazifesinden uzaklaştırılarak sermaye transferine aracı yapılan Ziraat Bankası, isminin hakkını vermeli ve çiftçimize gerçek manada ve yeterli miktarda destek olmalıdır. Tarımsal kredilerin tarım dışında kullanımının önüne geçilmeli, gerçek üretici desteklenmelidir.
KOSGEB başta olmak üzere ilgili kurumlar tarafından tarım ve hayvancılık için verilen mali destek ve hibelerin takibi sıkı bir şekilde yapılmalı, üretim dışında kullanılmasının önüne geçilmelidir.
TARIM ARAZİLERİ KORUNMALIDIR
Köylünün elinden alınan meraların farklı amaçlar için kullanılması, imara açılması veya kiralanmasının önüne geçilmeli; köyün ortak malı olarak asıl statüsüne yeniden alınarak amacı dışında kullanımına kesinlikle müsaade edilmemelidir.
Ayrıca arazi bölünmelerinin önüne geçecek politikalar üretilmeli, çok parçalamaktan dolayı üretimde kullanılamayan araziler üretime kazandırılmalıdır. “Tarımsal Miras Hukuku” çıkarılmalı üretim alanları yok edilmemelidir.
KIRSAL KALKINMAYA ÖNCELİK VERİLMELİDİR
Kırsalda, bölgesel kalkınmanın temelini sağlayacak istihdam alanları oluşturulmalı, genç nüfusun şehirlere göçünün önüne geçecek politikalar üretilmelidir. Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve ulaşım şartları iyileştirilmelidir.
GIDA ARZ GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR
Gıda arz güvenliği ile tarımsal ürünün, üretim aşamasından nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar geçirdiği süreçte gıda güvenliği garanti edilmelidir. Yeterli ve kaliteli üretim için gerekli tedbirler alınmalıdır.
TEKNOLOJİ KULLANIMI DESTEKLENMELİDİR
Tarımda teknoloji kullanımı desteklenmeli; gıda güvenliğini korumayı öncelik edinerek üretimin artmasına yönelik tarımda teknoloji kullanımı teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. İsraf boyutuna varan makineleşme değil, doğru ve yerinde etkin teknoloji kullanımı sağlanmalıdır.
ÇİFTÇİNİN OMUZLARINDAKİ YÜK ALINMALIDIR
Yüksek faizli kredilendirmeyle borç erteleme ve yapılandırmalarının ekstra faiz yüküne sebebiyet vermesi, girdi fiyatlarındaki artışlar gibi birçok problem nedeniyle çiftçilerimiz üretemez hale gelmekte ve geçim mücadelesiyle baş başa bırakılmaktadır.
Üreticinin omuzlarındaki yükü hafifletecek, problemlerini giderecek bütüncül politikalar geliştirilmelidir.
Çiftçiye hizmet sunan kurumlarımıza yeterli donanıma sahip, sahayı ve sektörü bilen idareciler atanmalı; atamalarda siyasi görüş değil, liyakat ön planda olmalıdır.
Tarımsal kuruluşlar varoluş ve kuruluş amacına uygun hizmetler yapmalı, siyasi değil üretimi, üreticiyi hedefleyen kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.
Yeniden düzenlenecek Hal Yasasıyla çiftçi olabildiğince direkt olarak tüketiciyle buluşturulmalı ve tarladan sofraya kadar olan yolculukta karşılaşılan haksız fiyat artışları kaldırılmalıdır.
Çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi ve tarımsal faaliyetlerin profesyonel olarak yapılabilmesi için acilen üniversiteler, araştırma enstitüleri ve çiftçiler arasında bir koalisyon kurulmalı ve ortak hareket edilmelidir. Özellikle toprak koruma politikaları daha da geliştirilmeli, bilinçsiz yapılan tarımın önüne geçilerek gelecek nesillere en temiz ve en önemli mirasımız olan topraklarımızı ileride de tarım yapılabilecek bir şekilde gelecek nesillere emanet etmeliyiz.
Tarım sektörü bir ülkenin güvenlik meselesidir, can damarıdır. Çiftçilerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi ülke ve insanımız için hayati öneme sahiptir.
Saadet partisi olarak her zaman çiftçilerimizin yanında olduğumuzu tekrar dile getiriyor ve tarım sektörünün asla ihmal ve imhal kabul edemeyeceğine vurgu yaparak tüm çiftçilerimizin çiftçiler gününü kutluyoruz.
Ayrıca Gıda Mühendisleri Derneği Genel Başkanı Abdussamet Boyu Bey'in programımıza yönelik paylaştığı görüş ve önerilerini raporumuzun son bölümünde dikkatlerinize sunuyoruz.
ÇİFTÇİ, TARIM VE GIDA
Çiftçi, tarım ve gıda bir üçgenin birbirine bağlı olan üç noktası olması gerekirken maalesef ticaretin, paranın ve eğitimsizliğin günümüze kadar getirmiş olduğu ayrı uzak noktalar gibi gösterilmeye devam etmektedir. Bu sorun başta tarım ülkesi olan ülkemizin topraklarının verimsizleştirilmesinde, verimsiz topraktan kazanç elde edemeyen çiftçinin tarımdan vazgeçerek şehir merkezlerine göçüne, gıda sanayiinde ise azalan hammaddenin neden olduğu maliyet neticesinde taklidin ve tağşişin kapılarını aralamaktadır.
Diğer yandan bilinçsiz şekilde kullanılan tarım ilaçlarının gıda üzerinde bırakmış olduğu kalıntılar yarı ürün ve son ürünler üzerinde sofralarımıza kadar gelebilmekte ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Bu durumları azaltmak ve tamamen önüne geçmek için; Gıdanın tarladan çatala kadar güvenilir gıda olarak tüketiciye ulaştırılması hedef haline tekrar alınmalıdır. Tüccarların daha fazla kâr amacı güderek yarattığı bilinçsiz tarımın önüne bir an önce geçilmelidir. Tarımın başrolü olan çiftçilerimiz için destekleme programları kapsamında yapılan desteklerin arttırılması gerekmektedir. Ancak destekten daha önemli bir konu var ki o da bilinçli tarım eğitimidir. Ülke genelinde ve tüm taşrada çiftçi eğitim programları yapılarak çiftçilerimize maddi desteğin yanında eğitim desteği ile âtıl topraklarımızın yeniden verimli hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu sayede uygulanan tarım, bilinçli hale gelmiş olacak ve domino etkisiyle son tüketicinin sofrasına giren ürünler daha güvenilir ürünler olacaktır.
Böylece, topraktan alınacak ürün tonajı yerine sağlıklı ve kaliteli mahsulün ön planda olacağı bir tarım yaratılacaktır. Ülkemiz ilk başta çiftçilerimizin elinden tutmalıdır. Çiftçilerimizin, yükselen maliyetler karşısında zarar etmesinin önüne geçerek tarım sürdürülebilir bir hale getirilmelidir. Köyden kente gerçekleşen yoğun göçün tersine çevrilmesi için küçüğünden büyüğüne her türlü tarımsal üretimin garantörü devlet olmalıdır.
Tüm bu eylemlerin sonucunda üretilen ve sürdürülebilir olan tarımın yarattığı mahsuller sayesinde gıda sektöründe hammadde kalitesi artacak, maliyetler düşecek ve böylece tüketiciye güvenilir ve ucuz gıda sunulmuş olacaktır. Covid-19 salgını ile Rusya Ukrayna savaşı gıda da kendi kendine yetebilmenin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Gıdanın arzı ve güvenilirliğinin en önemli basamağı birincil üretimdir. Sağlıklı bitki ve sağlıklı hayvancılık, sağlıklı gıda demektir. Bitkisel ve hayvansal üretimde ülkemizin ihtiyaçları tespit edilip, planlanarak yeterli ve güvenilir gıdanın arzını sağlayan çiftçilerin, ürün bazlı ve etkin bir destekleme ile üretimlerini sürdürmeleri sağlanmalıdır. Girdi maliyetleri ile ürünler arasında oluşturulacak parametreler referans alınarak ürünlere fiyat garantisi verilmelidir. Yapılacak bütün büyük yatırımların üretime ve tarıma yönlendirilmesi ve bu eylem planlarının gerçekleştirilmesi halinde ülkemiz her alanda çok hızlı bir şekilde kalkınacaktır.