Kulun İtibarı, Allah’ın Rızasındadır… - İSMAİL HAKKI DALAK

Kulun İtibarı, Allah’ın Rızasındadır…


İbrahim Ethem, bir gün sarayda bir ziyafet veriyordu. Devlet adamları yerlerini almış, hizmetçiler servis için emir beklerken, oldukça heybetli biri çıkageldi. Ne askerlerden ne hizmetçilerden hiçbir kimse ona, “sen kimsin, burada ne işin var” deme cesaretini gösteremedi. Bu heybetli kişiye ancak İbrahim Ethem, "Ne istiyorsun" diye sorabildi. Heybetli kişi: "Bu handa konaklamak istiyorum." dedi. İbrahim Ethem; "Burası han değil, benim sarayımdır." diye cevap verdi. O kişi, "Peki, bu saray senden evvel kimindi?" diye sorunca, İbrahim Ethem; "Babamındı!" dedi. Gelen kişi; "Ondan önce kimindi?" diye tekrar sordu. İbrahim Ethem; "dedemindi!" dedi. Adam tekrar; "Ondan evvel kimindi?" diye sorduğunda, İbrahim Ethem; "Filan oğlu filanın!" cevabına, o zatın; "Bunların hepsine ne oldu?" sorusuna İbrahim Ethem; "Öldüler!" cevabını verdi. Gelen heybetli adam; "Bu nasıl senin saray ki, biri gelmeden biri gitmekte?" diyerek geldiği gibi geri çıktı. İbrahim Ethem adamın peşinden koşup durdurdu ve sordu; "Sen kimsin?" 0 heybetli adam yanıtladı: "Ben Hızır'ım." dedi.

İbrahim Bin Ethem, Allah yolunda tacını tahtını bırakan bir alim ve evliyadır. Bir gece tahtı üzerinde uyuya kalmıştı. Bir gürültü ile uyandı. Tavan sallanıyordu. Seslendi: "Kim o?" Damdaki, "Tanıdık biriyim, devemi kaybettim onu arıyorum" dedi. İbrahim Ethem, "Hey şaşkın, ne diye damda arıyorsun? Damda deve mi olur?" deyince, damdaki kişi, "Ey gâfil, sen Allah'ı altın taht ve süslü elbiseler içinde arıyorsun garip değil de benim damda deve aramam mı sana garip geliyor" dedi. Bu sözlerden sonra İbrahim Ethem’in kalbi Allah aşkı ile yandı ve şimdiye kadar yaptığı bütün günahlara, hata ve kusurlara tövbe etti.

Değerli dostlar, Allah için tacını tahtını, sarayını ve saltanatı terk eden İbrahim Ethem’i görmezden gelebiliyoruz ki, makam mevki peşinde koşturup itibar arıyoruz. İbrahim Ethem’i İbrahim Ethem eden, onu Allah’ın makbul kulları arasına katan nedir, elbette mutlak güç sahibi olan Rabbim bilir. Ama yaptığı güzel şeyler olmalı ki, yukarıda paylaştığım menkıbeleri yaşamış ve Allah’ın sevdiği kulları zümresinden sayılmıştır.

Günümüzde bizler, bu yaşanmış hayatları sanki birer hikâye masal gibi okuyup geçiyoruz. Allah dostlarının, Peygamberlerin hayatlarını bizler nasihat olarak değerlendirmeliyiz ve de hissemize düşen payı almalıyız. Hakkı bilip hakka yönelmeliyiz. Helalinden kazanmalıyız. Yaradan Mevla’m kulumun rızkına kefilim diyorsa mal biriktirmek için dostu arkadaşı harcamaya, makamlarda itibar aramaya, benim olsun da ne olursa olsun demeye gerek yoktur. Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmalıyız. Hazreti Mevlâna, “Kula bela gelmez Hak yazmadıkça Hak bela yazmaz kul azmadıkça” diyor. Rabbimden her şeyin hayırlısını isteyelim. Çok istememize rağmen olmuyorsa bilelim ki o bizim için hayırlı değildir.

"Hakkı gel sırrını eyleme zahir, Olmak ister isen bu yolda mahir, Harabat ehlini hor görme Zakir, Defineye Malik viraneler var." (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri)

Gelip geçici hevesler uğruna dost arkadaş satılmaz. Liyakati olmayanlar koltuklar da itibar bulamaz. Dünyaya meyledende Cennetin kokusu olmaz. Kul hakkıyla mutluluk ve huzur aranmaz. Ahde vefayı bilmeyen insanlıktan paye alamaz.

Kulun itibarı, Allah’ın rızasındadır. Allah’ın rızası ise gariplerin gönlündedir.

Yaptığı her işte Allah’ın rızasını gözetenlere, selam ve saygılarımla…

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Mümtaz Kamil DURAK | 05 Ekim 2022 09:56

    Yazınız her zamanki gibi güzel mesajlar içeriyor. mesajınızı alabilmek, hayatımıza uygulayabilmek ümidi ile. Kaleminize sağlık İsmail Hakkı bey

YAZARIN SON 5 YAZISI
25Mar

Muhsin Başkan…

29Şub

Ramazan...

26Oca

DEVLET Dersi...

06Kas

Adam Gibi Adam Celal Adan…

26Ekm

Ortadoğu’da Soykırım…