UNUTMADIM!!... - İBRAHİM YILDIZ

UNUTMADIM!!...


Sevgili dostlar,

Çok küçük yaşlarda iken oynayacağım bir oyuncağım bile yoktu. Henüz üç-dört yaşlarında çamurla oynadığımı, tahtadan yapılmış lokum sandığı bulduğumda sandığa ağaçtan kesilmiş tekerlekler takarak kağnı yapmaya çalıştığımı, değneklerle met oyunu oynadığımı, seçilmiş düzgün taşlarla el taşı oynadığımı, kiremit ya da saksı kırıkları ile dalle oyunu oynadığımı, paramız olmadığı için ceket veya pantolon düğmesine bilye oynadığım günleri az da olsa hatırlıyorum.

Hemen evimizin yanında un değirmeni işleten rahmetli amcamın odundan yapıverdiği fiççe (topaç)’ı asla unutamam. Öyle de güzel dönerdi. Pazardan alınanlara taş çıkartırdı.

Dahası da var: Kağnı tekerleğinin ortasından çıkan yuvarlak demir çembere şıngırdak derdik. Sert bir telden ona sap yapar, onu döndürdükçe bizler zevk alırdık.

Mahalledeki bütün çocukların maddi katılımı ile plastik bir topu alamaz, durumu iyi olan bazı aile reislerinden katkıda bulunmalarını isterdik. Ayağımıza giydiğimiz ayakkabılar bile her adım atışta ikinci bir ses çıkartan lastik ya da naylondandı. Boyum erişmediği için büyük bisiklete aradan binerdim.

Şimdiki çocukların oynadığı pilli veya şarjlı kumandalı arabaları, cindy bebekleri, vitesli bisikletleri, oyuncakları hayal bile edemezdik. Zamk yerine hamur kullandığımız, iskeletini kamıştan yaptığımız gazeteden uçurtmamızı büyük bir keyifle uçururduk.

Tam hatırlamıyorum ama babam ya da annemin bana: ’’Seni okula yazdırdık.’’ dedikleri sanki hafızalarımda gibi.

Bu konuşmadan birkaç gün geçtikten sonra okul öğrenimim başladı. Artık ilkokul 1. sınıfa gidiyordum. Okulla, sınıf arkadaşlarımla, hepsi bir yana öğretmenimle tanıştım.

Siyah önlüğümü (gırzet) giyip, beyaz yakamı taktım. Tertemiz ,pırıl pırıl elbiselerimle, büyük bir sevinç ve heyecanla eğitime, öğretime başladım. Çantam falan yok. Bez bir torba içinde bir çizgili defter, bir silgi, bir de kurşun kalemim var. Kalemtraş sınıfta herkezde yok, sadece birkaç öğrencide var. Birlikte kullanıyoruz.

Öğretmenimin adı Kemal, soyadını ise ilk günlerde inanın bilmiyordum. Fakat Kemal öğretmen öyle disiplinli ki yerleri titretiyor. Bizlere yazdırıyor, çizdiriyor, boyatıyor, resim yaptırıyor, sayı saydırıyor, şarkı söyletiyor…

Sömestre tatili gelmeden sınıftaki arkadaşlardan pek çoğumuz okuma yazmayı öğrendik. Bol bol kitap okuyor, toplama, çıkartma yapıyorduk. Kemal öğretmenimiz bize Atatürk’ü, hayatını, kim olduğunu, neler yaptığını, ülkemize neler kazandırdığını, anlatmaya çalışıyordu.

Atatürk’ün hayatını anlatırken: ‘’Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım çiftinin 1881 yılında Selanik’te doğan oğulları Mustafa çok istediği askeri okul sınavlarına girdi ve sınavı kazandı. Bu okulda bir gün Matematik öğretmeni Mustafa Bey yanına çağırdı.

---Oğlum, biz adaşız. dedi. Benim adım da Mustafa, senin adın da Mustafa. Arada bir fark olmalı. Sen benim yaşıma geldiğinde daha iyi matematikçi olacaksın. İşte bu farkı belirlemek için senin adına ‘’Kemal’’ ekliyorum. Bundan böyle senin adın Mustafa Kemal olsun.’’ dedi.

Tabi ki biz bu anlatılanlardan esinlenerek Kemal öğretmenin isminin başına her ne kadar onun haberi olmasa da ben ve sınıf arkadaşlarım tarafından ‘’Mustafa’’ ekledik. Öğretmenimizin adı da ‘’Mustafa Kemal’’ oldu.

Şunu da belirtmek isterim: Sevgili öğretmenim kendi ismine ‘’Mustafa’’ eklediğimizi belki de bu yazımı okuduğunda ilk defa duyacaktır. Bu kadar değerli, sevimli, cesur ve başarılı öğretmen kim diye düşüneniz olabilir. Bu öğretmen Şarkikaraağaç ilçesinin Göksöğüt Köyü’nden Kemal SAYGILI ‘dır. Biz öğrencilerinin deyimiyle Mustafa Kemal SAYGILI.

Buradan kendini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Diğer sınıflarda da değişik öğretmenlerim oldu. Ben burada yazıma konu olsun diye sadece 1. Sınıf öğretmenimden bahsettim. Hz. Ali’nin ‘’Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’’ sözünde bahsettiği gibi, hiçbir öğretmenimi diğerinden ayıramam. Her birinin bizde mutlaka katkısının olduğunu düşünüyorum. Bütün bu olanları neden anlattığımı acaba hiç düşündünüz mü?

Ben burada sizlerin huzurunda bir öğretmen babası ve kayınpederi olarak dünyada her yıl 5 Ekim’de, ülkemizde ise ihtilallerin dayatmasıyla 24 Kasım’da kutlanan öğretmenler gününü tüm öğretmenlerimizin gönülden kutlar, hepinize sevgilerimi, saygılarımı ve şükranlarımı sunarım.

Sizin gününüz bizim de günümüzdür. Başöğretmen Atatürk’e, vefat eden öğretmenlerimize, şehit düşen öğretmenlerimize Allah (C.C.)’den rahmet, kalanlarına baş sağlığı ve sabırlar dilerim. Milletimizin vatanseverliği, demokrasiye olan içten bağlılığı ve hukuka olan inancıyla yaşatılması gereken Cumhuriyetimizin kuruluşunun 91. Yıl dönümü dolayısıyla hepinizin Cumhuriyet Bayramını yürekten kutluyorum.

Unutulmamalıdır ki Cumhuriyetimizin, hürriyetimizin, bağımsızlığımızın değeri öncelikle ona sahip olmakla değil, bu konuda bilinçlenmekten geçer. Bunun içinde en etkili yol yine eğitimdir. Ayrıca, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 76. yıl dönümünde sevgiyle, saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Hepinize sevgi ve şükranlarımı sunuyorum

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
01Ağs

AĞRIYI ÇEKEN BİLİR...

17Eyl

Bu da Benim Han'ım...

03Mar

BEN ANAMA DA VERİRİM

01Şub
04Oca

SEVGİ PAYLAŞTIKÇA GÜZEL