Alparslan Kuytul'un Malatya Ziyareti - HAMZA ATLI

Alparslan Kuytul'un Malatya Ziyareti


Geçtiğimiz günlerde Furkan gönüllülerinden bir davet aldım. Furkan Nesli Derneği Malatya şubesinin açılış davetiydi.

Alparslan Kuytul ile ilk karşılaşmam Adana'da olmuş, sürekli gündem olan bu şahsı ve yol arkadaşlarını kısmen de olsa tanıma fırsatı bulmuştum.

Güzel bir hasbihali ve ilk tanışmayı gazetedeki köşeme taşımış, hoş bir sadanın izini yazıya dönüştürmüştüm.

Ve nihayetinde Malatya'da ikinci kez karşılaşacaktım.

Gazete köşelerinde yazılar yazdığım için siyasiler dahil toplumun çoğu kesimiyle iletişimim oluyor. Birçok gurup ve camaatin hocasıyla da bizzat görüşme fırsatı buluyorum. Furkan hareketiyle muhabbetim de yine buna benzer iletişim merakım sayesinde olmuştu.

Ben genelde yerinde gözleme, bizzat iletişime önem veren biriyim. Kendim gözlemleyip, izleyip, analiz etmeyi severim.

Zira medyanın ak dediğinin zaman içinde kara, kara dediğinin de ak olduğuna çoğu kez şehadet ettim.

Dün Hoca diye topluma lanse edilen şahıs (fetö) bugün terör elebaşı olarak yargılanıyor.

Bugün de terörist diye lanse edilmeye çalışılan kimi gurup ve cemaatler hakkında yarınlarda "yanıldık" diyebilirler.

Bu sistemden adalet murad edilmez ya...

Kan ve gözyaşından beslenen vampirleşmiş sistemler bizim gibi, oltaya kolaylıkla takılan "balıklardan" beslenirler.

Bu sistemleri elimizle besleyip büyütüp sonra da sitem ediyoruz. Zulüm bizden başkasına dokunursa görmezden geliyor, bize zulmedilince de avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz.

Sen aslanı besle büyüt, sonra da bana saldırıyor diye sitem et! Bizimki tam olarak bu.

Birilerine çabucak düşman veya dost olabiliyoruz.

Aslında belirli bir yasal süreç ve adalet mekanizması eşliğinde verilmesi gereken kara ve lekeler toplumun vicdanına medya sayesinde hızla veriliyor.

Nacizane fikrim Furkan Hareketine de bunun yapıldığı yönünde...

İnşallah yanılmam...

İnsanım, eksik ve hatadan münezzeh değilim, lakin gözlemim, fikrim, zikrim bu yönde. Gerisini, berisini, ötesini bilemem.

Lakin en azından belli bir araştırma ve bizzat yerinde teşhis zahmeti ile yazılarımı kaleme aldığım için vicdanıma hesap vermem inşallah.

Tekrar meseleme döneyim.

Alparslan Kuytul'u Furkan Hizmetine gönül veren, bana da son derece samimi gelen bir ekiple birlikte bizzat dernek binası önünde karşıladım. İlk etapta beni tanımadı, yukarıya çıkınca kısa bir hasbihal etmeye kalktım, dikkatle bakınca hemen tanıdı. "Kusura bakma, ilk etapta tanıyamadım" nezaketini müteakip aramızda güzel bir diyalog başladı. Bu diyalog akşam yemeğini birlikte yedikten sonra verdiği sohbetle taçlandı.

Yemek sırasında ve sonrasında da şahsıma yakın ilgi gösterdi. Malatya gönüllüleri dahil misafir olarak gelen kişiler daha evvelki yazımdan dolayı beni tanıyorlardı. Hepsinin de ilgisine, samimiyetine inanıyorum.

Alparslan Kuytul "herkes gibi" aynı tabaktan, aynı bardaktan, aynı ayrandan, aynı yemekten yedi. Ben yemeği hızla yediğimde o halâ çorbasını içiyordu. "Sünnete uygun olsun diye" olabilir, az yemişti.

Sade giyinmişti.

Ben her seferinde, her hocanın tavırlarına dikkat ederim. Putlaştırılmış, kutsanmış mı? Yoksa mutedil ve vasat mı? İlk karşılaştığım gibi gayet sade ve rahattı. Furkan gönüllülerinin hocalarına bağlılıkları da gerçekten samimi geliyor bana.

Güzel bir sohbet başlamış, dikkatle dinlemeye, bazı yerlerini de not almaya çalışmıştım.

Sohbetin bir yerinde "son zamanlarda nereye konferansa gitsek bir arbede, bir savaş oluyor sanki" demesine tebessüm etmiştim.

Bazen aklım almıyor. Çoğu davasından beraat eden bu kişiden ve furkancılardan ne istiyorlar diye soruyorum kendi kendime...

Vardır bir bildikleri! deyip anlamlandıramıyorum.

Batıl gördüğümüz batıda bile bir hareket silahsızsa istediği fikri, dilediği şekilde savunabiliyor, söyleyebiliyor. Ama bizde sistemin kafası nasıl ederse öyle müdahale ediliyor. Bunu da çok görmüyorum. Bu topraklarda onlarca yıldır benzeri hareketlere birçok zorluk yaşatıldı.

Memleketimizde gayrı islami oluşumlara, ahlâksızlıklara sessiz kalınırken islami hassasiyeti olanlara saldırılıyor. Bunun en önemli nedeni hiç şüphesiz bizim adaletsiz oluşumuzdur. Yanlışa "yanlış" diyemiyoruz.

Yanlış bizden olunca görmezden geliyor, başkası olunca adalet kılıcımızı boynunun köküne geçiriyoruz!

Söyledim ya "adalet" bizde, gri, sisli, esrarlı binaların tepesindeki yazıdan ibaret. Tekraren ifade edeyim, sadece son zamanlarda değil, her daim bu böyleydi!

Alparslan Hoca'da bunu ifade etti. "Bu memlekette adamlar şapka takmadığı için idam edildi" dedi.

Sohbeti müteakip kılınan yatsı namazından sonra veda sırasıydı. Elazığ'da konferansı varmış. Oraya gidecekti. Ayak üstü bir vedanın ardından ayrıldık. Sohbetinden çok güzel notlar almıştım dedim ya...

Merak etmeyin kaybetmedim. İlgimi çeken noktaları bir sonraki yazımda yayımlayacağım inşallah. İki kez köşemde anılmayı, yazıma konuk olmayı hak ettiklerini düşünüyorum. Zira medyanın ahvali ortada. Yem yoksa gündeme getirilmiyor bazı hususlar. Ekmekten olunacaksa bazı şeyler gizleniyor maalesef. Nacizane gayretim bir nebze bunu kırmaktır.

Vesselam...

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Servet | 19 Mart 2022 00:42

    Köşe yazınızdan dolayı teşekkür ediyorum

YAZARIN SON 5 YAZISI
19Nis

Hoşgeldin Sami Başkan!

15Nis

Bu Dünya Bu Kadar İşte!

09Nis

BİZİ ANCAK İSLAM PAKLAR!

29Mar

SOYLU BİR ÖFKE!

21Mar

Muhtarlıklar Önemli mi?