Vali Mustafa Toprak, Hüseyin Doğan Dede Anma Törenine Katıldı

Malatya'nın Kırlangıç Mahallesinde evinin ve yanı başındaki türbesinin bulunduğu alanda, Hüseyin Doğan Dede anma töreni düzenlendi.

PAYLAŞ
Malatya Birlik Gazetesi - MALATYA BİRLİK GAZETESİ

Hüseyin Doğan Dede türbesi önünde düzenlenen anma programına, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet KIZILAY, Battalgazi Kaymakamı Vedat Yılmaz, Doğanşehir Kaymakamı Memiş İnan, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Şerafettin Yılmaz, İl Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, İl Müftüsü Ümit Çimen, Mesleki Kuruluş Başkanları, Kamu Yararına Çalışan Dernek Başkanları ve kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. 


Cem Vakfı Şubesi Başkanı Eşref Doğan’ın konuşmasının ardından Vali Toprak, yaptığı konuşmada, “ Değerli canlarımız,  kıymetli Kırlangıç Köyü'nden, değişik illerimizden, ülkemizin değişik yörelerinden buraya teşrif eden dedelerimiz, mümtaz insanlar.  İlimizden buraya teşrif eden ilimizin değerli yöneticileri, her seviyedeki İlçe Kaymakamlarımızdan, Emniyetinden, Jandarmadan, Müftümüzden, Siyasi parti il başkanımızdan, Meslek odalarımızdan, esnaf derneklerinden, sivil toplum kuruluşlarına kadar aramızda bulunan çok değerli insanlarımız, hanımefendiler, beyefendiler, kıymetli canlarımız hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Öncelikle değerli Hüseyin Dedemizi rahmetle, minnetle, güzelliklerle anlıyorum ve Allah rahmet eylesin diyorum. Bugün burada Kırlangıç köyünde, Malatya'nın bu güzel yöresinde Hüseyin Doğan Dedemize güzellikler içerisinde saygımızı, hürmetimizi, sevgimizi ifade ediyorsak, Hüseyin Doğan Dedemizin yaşadığı müddet içerisinde aldığı İlhamlar, yaptığı yaklaşımlar ve vatandaşlarımızla, insanlarımızla olan o güzel diyalog ve özellikle yaşam alanındaki o güzel örneklemelerle ortaya koyduğu güzelliklerden oluşuyor. O anlamda ben rahmetli Hüseyin Doğan Dedemize bir kez daha Allah'tan rahmet dilemek ile birlikte değerli ailemize, aramızda bulunan Eşref Dedemiz de olmak üzerine, İzzettin Dedemiz de olmak üzere tüm aile bireylerine ve tüm canlarımıza saygılarımı, hürmetlerimi bu vesileyle iletmek istiyorum. Şüphesiz ki bizi bu vefat yıldönümünde buraya hep birlikte getiren de bu duygu diye düşünüyorum. Hepimiz bir dünya nizamı içerisinde yaşıyoruz, doğduk, zaman içerisinde değişik güzellikleri değişik yaşam alanlarında yaşıyoruz ve sonra da nefesimizi Hak Teâlâ’ya dönmek için veriyoruz. Önemli olan bu yaşam dilimi içerisinde bir kul olarak, aciz olarak acaba çevremizle, insanlarla, toplumla ilişkilerimiz ne alemdedir ve yarın öbür gün bu dünyadan terki diyar eylediğimizde arkamızdan hoş seda noktasında acaba bir şeyler söylenecek mi? Aslında bu güzellikler hep bunları ortaya çıkarmak içindir ki Hüseyin Doğan dedenizin de tüm ailesiyle birlikte ortaya çıkarmaya çalıştığı da budur diye düşünüyorum. Onun için Allah bize de vefat edip gittikten sonra da böylesi güzel anılmaları nasip eylesin. Şüphesiz ki bunlar önemlidir biz yanımızda bulunan insanımızı, kardeşimizi, yandaki komşumuzu, ilçemizdeki, ilimizdeki vatandaşlarımızın canını kendi canımızdan aziz bileceğiz. Biz kendimize vermiş olduğumuz önemin daha fazlasını yandaki, yöredeki kardeşlerimize, ülkemizdeki 80 milyona da vermekle mükellefiz. Hatta dünyaya vermekte mükellefiz. Çünkü Allah'ın yarattığı en şerefli kul olma, eşrefi mahlûkat dediğimiz olay, her bir kişinin güzelliklerle donatıldığı ve bu güzelliklerin birbiriyle, sevgiyle, kardeşlikle donatıldığı sürece anlam ifade ettiğini hepimiz görüyoruz. O açıdan biz, birbirimizi sevgi ve kardeşlik penceresinden kendimize istediğimizin daha fazlasını kardeşlerimize, toplumumuza, komşumuza istemekle insan olarak mükellefiz. Çünkü ahlaki ve vicdani erdemimiz, yaklaşımımız da bunu gerektiriyor. Tüm bu güzellikleri yaşayabilmek için bir kere bir devlet yapısı altında bulunmamız gerekiyor. Devletimiz bizim için ebet müddettir,  devletimiz olmadığı sürece, başımızdaki bir şemsiye, koruyucu olmadığı sürece biz çevremizdeki ülkelere baktığımızda, yek ile yeksan olma noktasında hepimiz helak olup gidebiliriz. Onun için bu noktada da önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Ben bu vesileyle 19 Mayıs 1919'da Cumhuriyetimizin kurucusu ama onunla birlikte Milli Mücadelenin, İstiklal Harbi'nin, Çanakkale Savaşlarının önderi, rehberi tüm ondan aldığımız ışıkla, rehberle bugünlere geldiğimiz yüce insan Mustafa Kemal Atatürk'ü burada bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum. Yüzyıl önce bizi tarihten silmek istediler, yok etmek istediler. Milli Mücadele, Kurtuluş Savaşı'na gelmeden önceki tüm o aşamaları tarih süzgecinde, gözümüzün önünden geçirdiğimizde yaşam hakkımızı alıp, hepimizi yok etmek, daha müstemleke halinde yaşatmak isteyenler oldu. Evet, bu noktada, bu ülkede huzur içerisinde, barış içerisinde, aynı anlayış birliği içerisinde yaşıyorsak. Yüzyıl öncesinde Milli Mücadelede, Kurtuluş Savaşı'nda bize o kutlu yolu açan insanları unutabilir miyiz? Onun için Mustafa Kemal Atatürk'ü, tüm şehitlerimizi, canlarını, kanlarını bu topraklara katık eden aziz şehitlerimizi ve tüm gazilerimizi bir kez daha rahmetle minnetle anıyorum. Unutmamız mümkün değil. Evet, İstiklal Harbi'ni yaşadık ama 15 Temmuz gibi bir ihanet girişimini de yaşadık hep birlikte, ülkenin insanlarına yönelik olarak topun, tüfeğin, ateşin nasıl açıldığını hepimizin hep birlikte ibretle, korkuyla, endişeyle izledik. Ama onun sonrasında da milletimizin gücü ile birlikte bu ihanet karşısında nasıl durulacağını hep birlikte millet olarak gösterdik. Bunu Malatya'da da gösterdik. Malatya'da bu olaylar gelişirken toplumumuzun içerisinde alevi-sünni, türk-kürt diyerek karıştırmaya çalışan başarısız olan ihanet girişimini yeniden farklı bir yara üzerinden açabilir miyiz? Diye harekete geçenlerin karşısında da biz içimizdeki ahlakımızla, vicdanınızla, Allah'ın bize vermiş olduğu kulun yaşam hakkını koruma ile birlikte, hep birlikte onun üzerine giderek herhangi bir insanımıza, bir olumsuzluk gelmemesi noktasında hep birlikte gayret ettik. Onun için ben Malatyalı kardeşlerimize de 15 Temmuzdaki bu duruşlarından dolayı özellikle çok teşekkür etmek istiyorum. O gece 15 Temmuz'da ve iki üç gün sonra tezahür eden ama hepimizi acaba geçmişte burada yaşanan olayları yeniden başlatmak mı isteyenler karşısındaki bu korku endişesini de hep birlikte atlatmış olduk. Demek ki biz önemli bir coğrafyada yaşıyoruz, bu coğrafya hakikaten zor bir coğrafya, biz geçmişten bugüne kadar çok ciddi manada şehitler verdik, topraklarımızın her bir noktasında şehitlerimizin kanıyla sulanmış alanlar mevcut. Dolayısıyla geçmişte bize bunu yaşatanlar ve şimdi de bunların hiçbir şekilde o ihanet girişimlerinden ülkemiz üzerindeki o ihanet niyetlerinden vazgeçmediğini görüyoruz. Onun için bizler bu ihanetler karşısında birbirimize daha sevgiyle, daha kardeşçe içimizden gelerek, gönlümüzde ve ruhumuzda bu güzellikleri hissederek, adeta bir güç birliğini oluşturmamız gerekiyor. Benim senden, onun öbüründen hiçbir şekilde farkının olmadığını, biz yaptığımız uygulamalarla göstermemiz gerekiyor. Biz bu ülkenin temel harcında ta Ahmet Yesevi’ler den buraya kadar Hak Muhammed Ali diyoruz Aliyyül Murtaza bunların hepsinin bizim gönlümüzde ve ruhumuzda oluşturduğu yolun ne olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bizi birbirimizden ayıracak, bizi birbirimiz arasındaki nefret, nifak tohumlarıyla uzlaşma noktasında, ötesinde ayrıştırmaya, kavgaya götürecek yollara bizim zihnimizin, gönlümüzün, yüreğimizin kapalı olduğunu ben de Malatya Valisi olarak burada özellikle ifade etmek istiyorum. Hiçbir şekilde binlerce yıl öncesinden hep birlikte çıktığımız kutlu yolda zaman içerisinde değişik inançtır, yaşam tarzıdır ve benzeri hususlarla birbirimizden ayrı gayrı imiş gibi göstermeye çalışanlara pirim vermemiz mümkün değildir. O prim vermemek insanlarımızı bu ülke üzerinde 8o milyon ile birlikte müreffeh, mutlu ve güzel bir şekilde yaşatmakla birlikte anılıyor. Dolayısıyla bu anlamda son yıllarda hakikaten özellikle Alevi kardeşlerimizin sorunlarının ortaya konan bir takım tespitlerin ışığında neler yapılacağı konusunda da ciddi adımlar atıldığını hep birlikte görüyoruz. Bu önemlidir diye düşünüyorum, ben zaman içerisinde bu gibi yaşadığımız ya da hissettiğimiz sıkıntıların hepsinin ortadan kalkacağına inanıyorum. Çünkü biz bu çıktığımız binlerce yıl öncesinden gelen bu kutlu yolda aynı kökten, aynı varoluş çizgisinden geldiğimizi, aynı inanç noktalarından beslendiğimizi bir kez daha ben burada ifade etmek istiyorum. Hz Ali efendimizin, 12 imam efendimizin hep birlikte beslendikleri kanallar. Evet, bir taraftan Hz Muhammed, Hz Ali, 12 İmam, Zeynel Abidin eşrafına ve temeline dayanmakla birlikte, diğer taraftan da Ahmet Yesevi soyundan. Yani o kadar güzel kanallarla geliyoruz ki bizim birbirimizden farklı hisse kapılmamız da mümkün değildir diye düşünüyorum. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti ve onun öncesindeki bizim beslenme damarlarımız Bosna Hersek’e gittim, oraya baktığımda oradaki güzel insanların Osmanlı döneminde oralara öncü gittiğini, oradaki güzelliklerle birlikte insanları yaşatmaya, oradaki Kamil insanların, Mürşidi kâmillerin Ocaklar oluşturduğunu, bizatihi oralarda tespit ettik ve gördük. Evet, bu olacaklar dır ki bizi bir arada tutuyor, bizi yaşama bağlıyor, güzellikleri yaşatıyor. Bu ocak da o kutlu ocaklardan biridir. Onun için bu ocaklara hizmet eden, katkı sağlayan tüm dedelerimizi, insanlarımızı ve gönül dostlarımızı bir kez daha rahmetle anmak istiyorum. Sonuç itibariyle bugün güzel bir gün, bir insanın ölüm yıldönümünde hoş sedalar bırakan o güzel insanın anmasını ve onun çevreye, insanlığa yaptığı güzel katkıları, sevgiyi ve kardeşliği söylemlerinde ve söylemlerinde kullandığı güzel insanların Hz Ali'nin, Hacı Bektaşi Veli'nin, Pir Sultan Abdal'ın, Mevlana'nın, Yunus'un hepsi bu ülkemizin değeridir. Bu güzelliklerle beslenen insanların güzel yaşam alanlarının kesitlerini ifade ediyoruz ve konuşuyoruz. Evet, rahmetli 1983 yılında İstanbul'da vefat ettiğinde Karaca Ahmet’e Defnedelim diye sahiplenildiğinde buradaki Ocak eşrafı her bir yerden, Türkiye'nin değişik noktalarından burada olmasının anlamını ve önemini belirtmiştir. Bu o kendisine, rahmetliye duyulan sevginin ve onun da ortaya koyduğu sevgi ve kardeşliğin timsali ile oluşan bir şeydir. Bunu hiçbir zaman parayla ve benzeri hususlarla oluşturmak mümkün değildir. Onun için bu güzel Ocaklar, bu güzel insanlarla birlikte, o güzel insanların bize vermiş olduğu değerlerle, geçmişteki yaşanan hatıralarla birlikte biz de bunları yaşamaya yaşatmaya kalbimizde ve yüreğimizde bunu hissetmeye devam edeceğiz. En şerefli mahlûkat olan Allah'ın yarattığı kulu, Allahü Teâlâ’nın yarattığı insan olarak kim olursa olsun seviyoruz ve seveceğiz. Sevmemek gibi bir noktaya gitmemiz mümkün değildir. Hiçbir kimseyi kendi özümüzden, kendi vatanımızdan ayrı düşünmek mümkün değildir. 80 milyonun tapusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ta kendisidir. Onun için bu yaklaşımlarına baktığımızda hiçbir kimsenin bu memlekette garip, kendini yetim gibi hissetmesi asla mümkün değildir ve bizim de Allah'tan korkan vicdan ve ahlak sahibi insanlar olarak bunu da yaşatmamız mümkün değildir. Birbirimize olan güveni, kardeşliği, sevgiyi bu kelimeler çok önemli, devamlı bunları ifade ediyoruz bunlara sığındığımız sürece ve yaptığımız iş ve işlemleri gönlümüzde, yüreğimizde ve ahlakımızla hissettiğimiz sürece bir olumsuzluk olmayacaktır. Hiçbir insanda kendini garip hissetmeyecektir ve hissettirilmeyecektir. Bu anlamda bir kez daha bugün Hüseyin Doğan Dedemizi rahmetle anarken buraya teşrif eden değişik illerden, değişik yörelerden gelen, gerek Cem Vakfı'nın ve gerekse değişik ocaklarının dedelerimizi bir kez daha buralarda görmekten memnuniyet duyduğunu ifade ediyorum. Özellikle Cem Vakfı Başkanımız ve Onursal Genel Başkanı Eşref Doğan Dedemize tüm ekibiyle birlikte bu güzellikleri ilimize, ülkemize, milletimize bu güzel birlik ve beraberlik içerisinde yaklaşımlarından ve güzel oluşturduğu ortamdan dolayı teşekkür eder ve şükranlarımı bir kez daha burada ifade etmek istiyorum. Biz buralardan bu güzel noktalardan almış olduğunuz ilhamlarla geleceğe, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi, tüm insanlarımızla birlikte, Devletimizi de ebet müddet kılacak şekilde götürmeye kararlıyız ve azimliyiz. Son olarak ta şunu ifade etmek istiyorum ki evet bu coğrafya zor bir coğrafya çevremize baktığımızda değişik ülkeler içlerine sokulan nifaklarla, çatışmalarla, ayrı gayrılılıklarla birlikte yek ile yeksan oluyor yani ortadan kalkacak derecede bir takım çatışmaların, kavgaların, savaşların içerisine giriyorlar. Birileri de onları kurtarmak üzere koşuyor ki aynen bizim de 15 Temmuz'da bir takım ihanet girişimleri çerçevesinde eğer ki milletimizin gücünü hep birlikte 80 milyonumuzla birlikte adı, soyadı ne olursa olsun bir arada toplamasaydık, yarın, öbür gün bizi de o 100 yıl önceki o olumsuz ihanet girişimlerini gerçekleştirmek üzere, müstemleke yaşatmak üzere, bizi tarihten silmek üzere hep birlikte koşacaklardı. 100 yıl önce koştukları gibi. Onun için biz bu tüm gerçeklerin de farkında olarak gücümüzü birliğimizi beraberliğimizi devamlı bir şekilde ortaya çıkarmalıyız. Çünkü çevremizde ateş çemberi, bizi de aynı ateş çemberinin içerisinde düşürmek isteyenler var. Kimin hesabı ne olursa olsun Allah'ın hesabı ayrı ve biz birliğimizi beraberliğimizi, ifade ettiğim gibi hiçbir ayrılık ve gayrılık olmadan, insanları ötekileştirmeden, uzaklaştırmadan, gönlümüzde, yüreğimizde hissettiğimizde asla ve asla hiçbir şey olmayacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti ebed müddet bir şekilde daim ve kaim olacaktır. Değerli canlarımız. Değerli gönül dostlarımız hepinizi bu anma gününde bir kez daha saygıyla hürmetle selamlıyorum Eşref Doğan dedemiz olmak üzere tüm dedelerimizi, herkesi saygıyla minnetle selamlıyorum” dedi.

Anma Töreninde ocaklar kuruldu, kurbanlar kesildi, halka lokma dağıtıldı.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN