Malatya Türk Ocağı'ndan Sarıkamış Harekatı

Malatya Türk Ocağı Olarak Bu Haftaki Sohbet Programımızı 'da Gerçekleştirdik. Rabbimize Sonsuz Şükürler Olsun.

PAYLAŞ
Malatya Birlik Gazetesi - MALATYA BİRLİK GAZETESİ

Kalabalık bir dinleyici topluluğu tarafından takip edilen programımızda öncelikle Ocak başkanımız Nadir Günata’nın selamlama ve gündem değerlendirme konuşması gerçekleşti. Bu hafta Sarıkamış harekatını konuştuk. Dört kardeşi ile birlikte dedesini de bu harekatta şehit veren tarihçi hocamız Hasan Şen bu haftaki konuşmacı konuğumuzdu. İlgiyle takip edilen programda Hocamız özetle şunları söyledi;

“Sarıkamış harekatı çok değişik kesimlerin çok farklı tanımlamaları ile nitelendirilmektedir. Kimi felaket derken, kimileri ihanet diyor. Türk’ün gücünü yansıtan kahramanlık destanı olduğunu söyleyenler de mevcut. 90 bin şehit verilmiş, bu nasıl kahramanlık deniliyor. Esasında şehitlik de gazilik de kahramanlığın bileşenlerindendir. Önemli olan bir kutsal dava uğruna yola çıkıldığı zaman o yolculuğun sonucudur. O yolun yolcuları şehadetleri ile ya da gazilikleri ile eğer ki zaferle sonuçlanmışsa o zaferi şereflendirmiş olurlar.

1. dünya savaşı içinde gerçekleşen bu harekata geçmeden önce o döneme kısaca bakmakta fayda var. Malum o dönemde dünya itilaf ve ittifak devletleri olarak 2’ye ayrılmış durumdaydılar. Sanayi devrimi, silahlanma yarışı ve dinsel çatışmalar dünya harbini kaçınılmaz kıldı. Bu kamplaşmalar meydana gelirken Osmanlı devletinin bunlarla hiçbir ilgisi yoktu başlangıçta. Ancak Osmanlı dabir takım düşünceler mevcuttu. Bir kere kaybettiği toprakları geri almak istiyordu. Ayrıca İslamcılığın iflas etmesi ile önem kazanan Türkçülük düşüncesinin Hazar’ın ötesine uzanan Turan ülküsü vardı. Bu iki temel istek nedeniyle Osmanlı Süveyş kanalından İngilizleri uzaklaştırmak ve Arapları tekrar kendisine bağlamak istiyordu. Ayrıca Ruslar imha edilerek Hazar ötesi Türklerle aradaki engeli kaldırmak istiyordu. Bu sebeplerle ve şartların da zorlaması ile devlet kademesinde 1. dünya savaşına girmek gerektiği fikri yaygınlaşmaya, zemin bulmaya başladı. Bir takım insanlar İttihat ve Terakkinin 3 beyinsizi yüzünden Osmanlı bu savaşa girdi diye fikir ileri süren insanlar var. Enver, Talat ve Cemal Paşalara bu şekilde beyinsiz nitelemesi yapanlar asıl beyinsiz olanlardır.  Hiç de o hezeyanlarda tarif edildiği şekilde insanlar değildi onlar. Onların iddiaları ve bir ülküleri vardı. Ne yaptılarsa bu ideal uğruna yaptılar. Bugün 90 bin asker şehit düştüğü için bu olayı ihanet, hainlik olarak adlandırıyorlar. Halbu ki Çanakkale’de 250 bin şehit verdik. Ama Çanakkale zaferle sonuçlandığı için kimse 250 bin şehidin hesabını yapmıyor. Doğrusu da budur zaten. O insanlar da bu kutsal hedef, bir ülkü uğruna seve seve fedai can eylediler. Sarıkamış’ta da aynı kutsal hedef ve aynı milli şuur vardı. Ancak zaferle taçlandırılamadı.

Osmanlı bu dönemde şartların da zorlaması ile bir arayış içerisinde. Yine bir takım zevat Enver Paşa’nın Alman hayranlığı yüzünden Almanların yanında savaşa girdik diyorlar. Bu da hilafı hakikattir. Eğer öyle olsaydı Cemal Paşa’nın Rus Çarı ile ittifak arayışlarını nereye koyacağız. İngilizlerle yapılan pazarlıkları nereye koyacağız. Böyle toptancı bir yaklaşımla o dönemin yetkililerini karalamak uygun bir davranış değil. Osmanlı’nın çıkarları için devletin nerede konumlanması gerektiği üzerine ciddi kafa yoruluyor. Öyle bir kişinin heva ve hevesleri uğruna devlet bir maceraya sürüklenmiyor iddia edildiği gibi. Silah sanayisi olmayan ve sanayi devrimini gerçekleştirememiş Osmanlı devleti Almanya’ya yaklaşmak zorunda kaldı. Ama bu yakınlaşma şartların getirdiği bir zorunluluk, hayranlık değil. Bu süreçte 1914 yılında Osmanlı-Alman Yardımlaşma Anlaşması imzalanıyor. Hepinizin bildiği gibi iki Alman gemisi Çanakkale boğazından geçerek Karadeniz’e giriyor ve Türk isimlerini alıp Türk bayrağı çekiyorlar ve 25 Ekim 1914’de Odesa ve Sivastopol limanlarını bombalıyorlar. Biz bu gemileri Almanlar’dan satın aldık, bizim gemilerimiz dememize rağmen Rusya buna inanmadı ve savaş açtı Osmanlı’ya.

1. dünya savaşında Osmanlı Kafkas, Hicaz, Irak, Süveyş, Galiçya, Makedonya, Romanya ve Çanakkale olmak üzere4 bölgede 7 cephede savaştı. 14 Kasım 1914’de Padişah Cihad-ı Ekber ilan etti. Bu çağrıya geçenlerde Fahrettin Paşa’ya dil uzatan şeyh torunun dedeleri ve Şerif Hüseyin başta olmak olmak üzere Araplar İngiliz altınları karşılığında olumsuz cevap verdiler ve Osmanlı askerlerini arkadan vurdular. Sadece soyca Türk olmalarından ötürü  Afganistan müslümanları Cihad-ı Ekber’e olumlu yanıt verdiler.

93 harbi sonunda imzalanan Yeşilköy ve Berlin anlaşmalarının yaptırımı ile Ruslarla olan sınırımız Erzurum’un 60 km. doğusunda bulunan Körüköy oldu. Kars, Ardahan ve Batum 40 sene boyunca Ruslarda kaldı. Doğu cephesi komutanlığına Enver Paşa getirildi. Güney cephesi de Cemal Paşa’ya verildi. Her iki cephede de mutlak zafer hedeflenmişti. Doğu cephesi komutanı Enver Paşa Sarıkamış harekatını planlamaya başlayınca itirazlar da geldi. Özellikle 3. ordu komutanı Hasan İzzet Paşa şiddetle karşı çıkar. Bu ihtilaf sonucu istifa etmek zorunda kalır. Enver Paşa 3. ordu komutanlığı görevini de üzerine alır. Enver Paşa’nın Sarıkamış harekatını  bu kadar çok   istemesinin sebebi Ruslar’ın zor durumda olmasıdır. Ruslar sıkışmış durumdaydılar. Merkezden beslenemiyorlardı.

Tek gıda kaynakları vahşi hayvanları avlamak ya da bitki kökleriydi. Enver Paşa bu durumdan istifade etmek istemişti. Enver Paşa 14 Aralıkta cepheye gelir. Bazı komutanların karşı çıkmasına karşın 22 Aralık 1914’te genel taarruz şeklinde bir hücum kararlaştırılır. Bu ani saldırı karşısında Ruslar dağılır ve Sarıkamış’a çekilmek zorunda kalırlar. Hatta 25-26 Aralıkta öncü birliklerimiz Sarıkamış’a da girerler. Ancak Ruslar’ın silah üstünlüğü-özellikle topları-öncü birlikler ormanda sıkışıp kalırlar. Kış şartlarının da bastırması ile öncü birlikler desteklenemez ve o hazin son gerçekleşir.

Enver Paşa kalan kuvvetlere kumanda etmesi için Mirliva Hafız Hakkı Paşa’yı görevlendirerek İstanbul’a döner. Rusların yaşadıkları korkuyu ve üzmitsizliği yazışmalarından anlamak mümkün. İki Rus arasında geçen görüşmede “telgraf tellerini bile donduran soğuk Türkler’i durduramıyor.  Ne olur bize yardım edin. Yoksa Kafkas Rus orduları imha olacak, Hazar petrolleri Alman’ların eline geçecek” deniliyordu. Ancak Rusların yardımına “mareşal kış” yetişti ve 90 bin askerimiz şehit düştü. Bu harekat esnasında şehit düşen askerlerden başka harekata katılan askerlere gıda ve giyim yardımı olması için İstanbl’dan yola çıkan 3000 askeri de barındıran Bezmialem, Bahriahmer ve Mithatpaşa isimli gemiler Ruslar tarafından batırılmış ve 3000 şehidimiz de böyle verilmişti. Şehit olan asker sayısı konusunda çeşitli tartışmalar sürmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen 1914-1918 arasında toprak kazandığımız tek cephe de bu Kafkas cephesidir. Biz Enver Paşa ve arkadaşlarının bir ihanet ve gaflet içinde olduklarını asla kabul etmiyoruz. Başta söylediğimiz gibi bir ideal, bir ülkü uğrunda atılması gereken adımları atmışlardır.”

Program sonunda Sarıkamış başta olmak üzere bu toprakların bize yurt olması için fedai can eyleyen tüm şehitlerimiz için Fatiha okuyarak akşamımızı sonlandırdık. Allah hepsinden razı olsun.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN