‎Başkan Gürbüz, Hıristiyanların Kitabı Olan İncil'deki...

Anadolu Ahi Evran İş Adamlarından Basın Açıklaması yapan Başkan Gürbüz Diyorki Ey Hayasız Batı Ne Zaman Vazgeçeceksin Müslüman Kanı Dökmekten.

PAYLAŞ
Malatya Birlik Gazetesi - MALATYA BİRLİK GAZETESİ

Anadolu Ahi Evran İş Adamlarından Basın Açıklaması yapan Başkan Gürbüz Diyorki Ey Hayasız Batı Ne Zaman Vazgeçeceksin Müslüman Kanı Dökmekten.

Hıristiyanların kitabı olan <<İncil>>’deki i şiddet içeren ayetler Yasa kitabı(Deuterenomy) Bölüm:20 13)Tanrınız (RAB)Kenti elinize teslim edince o rada yaşayan bütün erkeleri kılıçtan geçirin.14)Kadınları, çocukları, hayvanları kentteki her şeyi yağmalaya bilirsiniz. Tanrınız(RAB),ın size verdiği düşman malını kullana bilirsiniz.

LUKA(LUKE)Bölüm12.49)Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş şimdiden aleviniz olsaydı. 51)Yeryüzüne barış getirmeyeni geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diliyorum, ben ayrılık getirmeye geldim. Matta(10:35)Yeryüzünde barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil kılıç getirmeye geldim.

Tevrattaki şiddet içeren bazı ayetlerinde incelersek daha iyi anlaya biliriz günümüzdeki şiddettin beslendiğini noktanın nereden kaynaklandığını tespit edebiliriz.

Et yiyin kan için, yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını, koçların, kuzuların ve erğeçlerin, boğaların kanını içeceksiniz. Hepsi bazanın semiz hayvanlarıdır. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz’(Hezekiel,bab39ayet 18-20’,S 828) ‘’Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için eğileceksiniz.’’(İşaya,bab 65 ayet 12,S 722)’’Onları kasaplık koyunlar gibi ayır,ve öldürme günü için hazırla ‘2(Yeramya,bab ,12 ayet 3,S736)’’Acıkılı ölümlerle ölecekler, onlar için dövünen olmayacak’’(Yeramya,bab 16,ayet 4,S739)’’Ele geçen adamın gödeşi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak evleri çapul edilecek ve karıları da kirletilecek(İşa ya,bab13 ayet 15,S 688) Dünyada yaşayan insanlar için gönderilen hiçbir din kitabında şiddet içerikli veya şiddeti tavsiye eden ayetler olmaz olamaz. Bu dinin kurallarına aykırıdır din olgusu sadece Hak’kı tavsiye eder Hak adına konuşur insanlara güzel yaşamayı tavsiye eder Hıristiyan ve Yahudi dinlerinin cemaatine mensup yaşamış krallar veya o dinin mensuplarının sözlerine de bir göz atarsak pierlotinin ibretlik sözünü de yazmadan geçemeyeceğim.<<Öyle anlaşılıyor ki ilerilik, medeniyet, Hıristiyanlık yeni silahlar la ve son süratle adam öldürmek demektir>>.Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde balkanlarda. Bulgarlar Türkleri katlediliyorlar! Yaralıların vücutları alçakça kesiliyor karılarına tecavüz ediliyor, mahalleleri yakıp yıkılıyor. Kral ferdinand ın sözleri ise tam bir Hristiyan bozmasının alçakça sözleridir haçlılar adına savaşıyoruz diyor! Yüzyıl sonrada aynı sözü 21.Yüzyılın başların da ‘’ABD başkanı W.Corge Bush’’ta Irak a medeniyet götürüyoruz sözünün devamında demiştir ’ki. Bu bir Haçlı savaşıdır. Irak a giriyoruz sözü yankılanmıştır.<<Avrupa ve batı dünyası, tüm kötülüklerin sahiplerini sevinçle alkışlıyorlar!>> Ne acı şey utanılacak bir durumdur, Hıristiyanlık adına mahkemeler kuranlar mahkemelerde işkence odalarında ki işlediği suçu ve cezayı hiç de utanacak bir durum olarak görmemişlerdir bunların birkaç tanesinden örnek verecek olursak

Önceleri görevleri sadece suçlu gördükleri kişileri sorguya çekip resmî makamlara teslim etmek olan engizitörler, sonradan hem sorguya çekme hem de cezalandırma görevini yerine getirdiler. Engizitörler, suçladıkları kişileri itiraf ettirmek için başlıca üç işkence yöntemi uyguluyorlardı.

 Bunlardan birincisi, makara yöntemi idi. Bu yöntemde, sanığın kolları arkadan bağlandıktan sonra ayaklarına ağır taşlar, odunlar ya da demirler asılırdı. Sonrasında ise vücudu bir makara yardımıyla havaya kaldırılır ve böylece organları gerilirdi. Sanık bir süre asılı durumda bırakılır, yere az bir mesafe kaldığında da makara aniden salınır ve bu işlem eklemleri yerinden çıkıncaya kadar tekrar edilirdi. Bu işlem on bir ya da daha fazla kez uygulanırdı. İşkence yöntemlerinden ikincisi, su işkencesi idi. Mahkûm ağzını açmaya zorlanır, sonra yüzü bir ıslak bezle örtülürdü. Dibinde bir delik olan bir toprak kaptan, ağzına ve burun deliklerine sürekli olarak, bir saatten fazlaca bir süre su dökülürdü.

 Bu süre zarfında mahkum boğulmamak için mücadele verirdi. Bu eziyet sonucunda, akciğerlerdeki damarlarda yırtılmalar olurdu. Üçüncüsü ise, işkence sehpası yöntemi idi. Bu yöntemde mahkum, kıvrılmış halatlar ile işkence sehpasına bağlanırdı. Halatlar zamanla daha da fazla çekilir ve vücudu gerginleştirilirdi. Gece itiraflarda bulunursa, bunları ertesi gün de onaylaması sağlanırdı Mahkûmlardan suçlarını itiraf edenler hapis cezasına çarptırılırdı. İtirafta bulunmayanlar ise törenler ile genellikle kamuya açık alanda kazığa bağlı olarak yakılmak suretiyle cezalandırılırdı. Bu törenlerin halka açık olmayan alanda gerçekleşenleri de mevcuttu. İspanyol Engizisyon mahkemelerinde ise Müslümanlar kolları arkadan bağlandıktan sonra ayaklarına ağır taşlar, odunlar ya da demirler asılırdı. Sonrasında ise vücudu bir makara yardımıyla havaya kaldırılır ve böylece organları gerilirdi. Sanık bir süre asılı durumda bırakılır, yere az bir mesafe kaldığında da makara aniden salınır ve bu işlem eklemleri yerinden çıkıncaya kadar tekrar edilirdi. Bu işlem on bir ya da daha fazla kez uygulanırdı. Tutuklunun, ne kanıtların niteliğini ne de tanıkların kimliğini öğrenmesine izin verilirdi. ve suçunu Sanık direnmeye inkâr etmeye daha devam ederse daha şiddetli işknecelere başvururlardı.

Papa Innocentius tarafından 1252’de yayınlanmış resmi bir mektupla, işkence, itiraf ettirme aracı olarak açıkça tanınmıştı. İşkence odasının, işkencecinin ve aletlerin istenen etkiyi yaratmaması durumunda tutuklu çırılçıplak soyulur ve elleri bağlanırdı. “Soymak,” diyor Limborch, “yalnızca erkeklere değil, kadınlara, bakirelere, zaman zaman hapse düşen en namuslu ve erdemli kişilere de insanlık onuru hiçe sayılarak uygulanırdı. Tutukluları iç çamaşırlarına varana kadar, ifadeyi bağışlayın, donlarına kadar soyarlar, sonra da çizgili formalarını giydirirlerdi.” Sanık, işkenceye tamamen hazır hale getirildiğinde, sorular yinelenir ve tutuklunun suçu inkârı durumunda, gerçek işkenceler başlardı. Bu işkenceler yüzyıllardır hız kesmeden devam edip gidiyor ve kutsal kitap olarak gördükleri İncil ve Tevrattaki şiddet içeren ayetlerin uygulanışını işkence yerlerinde açıkça görebiliyoruz.

Dünya kurulduğundan bu zaman kadar işlenmiş siyasi cinayetlerin en büyük sebebi olarak din ve haç adına işlenen cinayatlerdir. haçlıların işledikleri vahşetin, cinayetlerin arkasındaki tek gerçek ise dünyaya hüküm salan ve adaleti ve Hakkı tavsiye tavsiye eden son peygamberin dini olan İslam’ın dünyaya hakim olmasını önlemektir.<<İLA-YI KELİMETULLAH>>Nizam Alem davasına karşı durmak için. Batı zihniyetinin ‘’HAÇ’’ın yanında olması ‘’HİLAL’’e karşı zalimce,vahşice,alçakça saldırmalarıdır.<<Adalet ya insanların kalbinde ya vardır yada yoktur>> ama batı toplumlarının<<Adalet>>kavramını hiç bilmediği bir mekanizmadır.Kaybolma,yok olma, kaybetme hissi ile saldıran batı medeniyetlerinin en büyük korku ve kaygısının tek sebebi yarının yok oluşunu nasıl durdura biliriz. Işığımız ve enerjimiz biterse karanlıkta nasıl yaşaya biliriz madde korkusu ile yaşayan batının tek korkusudur. Arabasının mazotudur, fabrikasının çalışmadığı korkusu, aç kalmak korkusudur. Bu korku tünelinde çıkamayan batı toplumların tek kaygısıdır.<<Gelecek yarınlarımızı nasıl kurtara biliriz>>hesabıdır. Batının ışığı ve medeniyetinin kalıntısıdır.

’’Köleleştirilmiş bir düzenin açık kapısıdır’ ’Dünyaya adalet sağlamak için kurdukları düzende bile samimi değillerdir. Birleşmiş milletler ve onun yan kuruluşlarındaki aldıkları kararlar bile en bariz örneklerdir batının çifte standart uygulamaları. Hırçın batının intikamcı siyasetinin karşısında susan Müslümanların son yüz yılda artan cinayetler ve vahşete karşı susması, teslimiyetçi bir tavır alması asla kabul edilemez bir gerçektir. İslam asla intikamcı bir siyaset gütmemiştir ama asla teslimiyetçiliği de asla kabul etmemiştir İslam her türlü zulmü yasaklamıştır. Zulmün karşısında yer almıştır. İslam fedailerinin bu zulüm karşısında dur deme zamanı gelmiştir. Cinayeti işleyene e karşı kısasa kısas hakkı her zaman var olmalıdır. Ey hayasız batı ne zaman vazgeçeceksiniz dünyayı kana bulamaktan Müslüman kanı dökmekten. Bu dava ölmez, bu dava<<İLA-YI KELİMETULLAH Nizam Alem davasıdır.<<Bu dava Hak’tır bu davanın sahibi Allah’tır>>.

Mehmet Gürbüz
Anadolu Ahi Evran İş
 Adamları Genel Başkan

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN