Mekke'nin Fethi:  Ocak 630 - ZEKİ DAĞ

Mekke'nin Fethi:  Ocak 630


Ku­reyş müşrikleri, bu hareketleriyle Hudeybiye Antlaşması’nı resmen ihlâl etmiş oluyorlardı; fakat bunun Pey­gam­be­ri­miz tarafından bilinmesinden son derece endişe duyuyor, hatta korkuyorlardı.

Pey­gam­be­ri­mizin, Durumu Haber Alması

Aradan sadece üç gün geçmişti.

Huzaalı Amr b. Sâlim, beraberinde kabilesinden kırk kişiyle Medine’ye ge­lerek, durumu olduğu gibi Peygamber Efendimize arz etti ve yardım talebinde bulundu.[7]

Peygamber Efendimiz, hadiseden fazlasıyla rahatsız oldu ve Huzaalılardan gelen heyeti, kendilerine mutlaka yardım edecekleri vaadiyle yurtlarına geri gönderdi.[8]

Ku­reyş müşrikleri, Benî Bekirlere yardım etmekle kendileri için son derece tehlikeli bir pozisyon meydana getirmişlerdi. Giriştikleri hareketin vahim neti­celer doğuracağını sonradan fark ettiler, ama artık iş işten geçmişti!

... Ve Allah, bu hadiseyi, Mekke kapılarının Müslümanlara açılmasına, Kâ­be-i Muazzama’da tekrar tevhid bayrağının dalgalanmasına zâhirî sebep kıldı.

Müşriklere Verilen Ültimatom

Resûl-i Ekrem, durumun biraz daha açıklığa kavuşmasını istiyordu. Bunun için, müşriklere ültimatom mahiyetinde bir yazı göndererek şöyle dedi:

“Ya Huzaalılardan öldürülenlerin kan bedellerini ödeyiniz yahut Benî Bekir kabilesiyle olan ittifakınızdan vazgeçiniz! Bunlardan birini yapmazsanız, Hu­deybiye Antlaşması’nı bozduğunuzu ve bunun neticesi olarak da sizinle harp etmek mecburiyetinde kalacağımı biliniz!”

Ku­reyş’in, Teklifleri Reddetmesi

Kibirden birer heykel kesilmiş müşrik ileri gelenleri, âkıbeti düşünmeyen kör hislerine kapılarak önce Pey­gam­be­ri­mizin ilk iki teklifini kabul etmediler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler. Böylece, muahedeyi fiilen ihlâl etmiş olduklarını sözleriyle de teyit etmiş oldular. Ancak hislerinden uzak kalıp me­seleyi akıl plânına getirdiklerinde içlerini bir telâş, bir korku kaplamaya baş­ladı. Yaptıkları hareketin doğuracağı vahim ne­ticeyi düşündükçe iman­dan mahrum kalplerini bir korku sardı. Hz. Re­sû­lul­lah’ın elçisine bu tarz cevap verdiklerine pişman ol­dular. Meselenin tashihi için Ebû Süfyan’ı Medine’ye gön­der­di­ler. “Git, muahedeyi yenile, mütâreke müddetini de uzat” dediler.[9]

Ebû Süfyan, Medine’de

Müşrik ileri gelenlerinin verdiği direktife göre Ebû Süfyan, Pey­gam­be­ri­miz­le görüşüp, eski fikirlerinden vazgeçtiklerini bildirecek ve Hudeybiye Ant­laş­ma­sı’nın yenilen­mesini, hatta müddetin uzatılmasını temine çalışacaktı. An­cak son pişmanlık fayda vermeyecek ve müşrikler bu isteklerinde muvaffak ola­ma­ya­caklardı. Çünkü Resûl-i Ekrem, daha henüz Ebû Süf­yan, Medine’ye gel­me­den, ashabına işin neticesini haber verip şöyle buyuruyordu:

“Ebû Süfyan, Hudeybiye Antlaşması’nı takviye etmek ve mütâreke müdde­tini uzatmak için yanınıza gelmek üzeredir! Fakat bu arzusuna nâil olmadan öfkeyle geri dönecektir.”[10]: DEVAMI HAFTAYA

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
15Nis

Edep Mirastır

09Nis

Okudum Ağladım, Ya Sen

04Nis

İNSANLIK

01Mar

Öbür Taraf Uzak Değil ki…

22Şub

Farkındayız...