Merakla Beklenen Asgari Ücret Ne Olacak ?

2018 yılı asgari ücret tespit komisyonu görüşmelerine devam ediyor. 

PAYLAŞ
Malatya Birlik Gazetesi - MALATYA BİRLİK GAZETESİ

Asgari ücret tespit komisyonunda işçi kesimini temsil eden DİSK ve Türk İş, 2018 yılında asgari ücretin ne kadar olması gerektiği yönünde taleplerini açıkladı. DİSK, Türk İş ve Hak İş teklifleriini açıkladı ve işçi kesiminin asgari ücret talepleri netleşti. 

DİSK'in Teklifi: 2.300 TL

Asgari ücret tespit komisyonunda işçi kesimini temsil eden DİSK'in Genel Başkanı Kani Beko asgari ücret talepleri konusunda şu ifadeleri kullandı:

"Asgari ücret tartışması bir fedakârlık konusu değildir. Asgari ücretin belirlenmesinde sermaye ve hükümet çevrelerinin 'lütuf' ve 'minnet' beklentisi asgari ücretin konusu değildir. 2017 yılında enflasyonun yüzde 12-13 olacağı ve büyüme hedefinin yüzde 5, 2018 büyüme hedefinin yüzde 5,5 olduğu dikkate alınarak enflasyon ve büyüme oranında bir artışla, asgari ücretin net 2 bin 300 Lira olması gerekir"

Türk İş'in Açıklaması : 1.893 TL

Önceki gün bir basın toplantısı düzenleyen Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay, yeni yılda geçerli olacak asgari ücret için taleplerinin bin 893 lira olduğunu kamuoyuna duyurdu.

Hak-İş’in Açıklaması : 

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, yeni asgari ücretin tek kişiye göre değil 4 kişilik bir aile olarak öngörülüp belirlenmesi gerektiğini belirtti.

Bakan Sarıeroğlu Açıklaması

TBMM Genel Kurulu'nda 2018 Merkezi Yönetim bütçe ve 2016 kesin hesap Kanun tasarısı ile Sayıştay Raporları görüşmeleri devam ederken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, asgari ücretle ilgili olarak, "Net asgari ücrette reel olarak yüzde 111 artış yapmış bir iktidarız. Bu anlamda, asgari ücreti, hiçbir zaman siyasi popülizm malzemesi yapmadık. Asgari ücret ülkemiz açısından önemli denge ücretidir" dedi.

 

 

 


MALATYA DA YAŞADIKLARIMIZLA AYNI

Osmanlı’nın yıkılış sebeplerine dair çok şey söylenip yazıldı.
“Yeniçeri’nin yozlaşması” dendi,
“Sanayi Devrimi’nden geri kalması” dendi.

Belki de söylenegelen sebeplerin hepsinde birer hakikat payı vardı. Fakat yıkılışın önemli bir sebebi var ki, Osmanlı’nın hem de en zirvede olduğu zamanda dile getirilmişti:

Nemelazımcılık.

Bu sosyal kara delik tarih boyunca, nice fert, topluluk, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştu.

Kanuni Sultan Süleyman, devletini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarır; ama, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye de zaman zaman düşünür…

Birçok meselede olduğu gibi, bu endişe edilecek düşüncesini süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Keşfine, kerametine inandığı Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir:

“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?” diye özetler endişesini.

Devrin kudretli sultanı Muhteşem Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır:

“Nemelâzım be Sultanım!”

Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mana veremez, endişesi daha da artar. Zira Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermezdi, vermemeliydi…

Söylenmeye başlar:

“Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?”

Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde:

“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!” diyerek, sorusunu tekrar sorar.

Yahya Efendi duraklar:

“Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”

“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelazım be sultanım!” demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum.”

Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri tarih gergefine nakşeder:

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa…

İşitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de, çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da, bunu da taşlardan başkası işitmese,işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”

Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, başını sallayarak da bunları tasdik eder. Söz bitince ikazlarının devamı için tembihte bulunur süt kardeşine. Sonra da memleketinde kendisini ikaz eden böyle bir alim olduğu için Allah’a şükrederek oradan ayrılır…

(ALINTIDIR)

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN